Kapkaç

A -
A +

Onu bunu bilmem, memlekette çok büyük bir belâ var. Kapkaç belâsı. Hemen her akşam bir kapkaç haberi ile irkiliyoruz. Bu ne iştir? Hırsızlığın bile bir şerefi -hani külhanbeyi ağzıyla raconu- olduğunu söyleyesi geliyor insanın. Bu kadar adice, rezilce, insan haysiyetine aykırı... ve bu kadar olağanlaşan, sıradanlaşan bir eylem daha var mı? Bizim insanımız bu, Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz seviyeye nasıl düştü? Hani kırk yılda bir olsa, "insanoğlu işte, bazen şeytana uyuyor" diyeceğiz ama bir değil, iki değil... Şeytanla ortak mesai yapanlar çoğaldı. Daha da acısı yakalanmıyorlar. Yirmi yıldır Amerika'da, hem de New York gibi kozmopolit bir şehirde böyle bir olay başımıza gelmedi, dostlarımız arasında başına böyle bir olay geleni de duymadık. New York'un ve başka bazı büyük şehirlerin bazı semtlerinde evlere hırsız girer, dükkânlara hırsız girer, arabalar soyulur, çalınır ama bir kadını elindeki çantayı kapmak için on metre sürüklemek, -görülmüş şey olabilir de- alışılmış şey değildir. Manhattan'da Times Square gibi her bakımdan adı çıkmış bazı kalabalık semtlerde üç kâğıtçılar vardır. Ellerindeki üç iskambil kâğıdı ya da üç gazoz kapağı ile, bir karton kutunun üzerinde el çabukluğu marifet yapıp geleni geçeni kandırır, para kazanmaya çalışırlar, uzaktan polis arabası göründüğünde "dükkânı" bir tekme ile devirip sırra kadem basarlar. Bazen kaçışta başarılı olamayıp polis arabasına elleri kelepçeli bindirilir; bazen polis gözden kaybolunca, fırtınayı atlatmış olarak, kaldıkları yerden işe devam ederler. En kötü ihtimalle yankesicilik olayları duyulur. Arka cebinizde bir "şişkinlik" görüp kaşla göz arasında, sizin ruhunuz duymadan alıp kaçabilirler. New York'un özelliği sayılabilecek olaylar bunlardır. Ama kadınların kolundaki çantayı, içindeki üç kuruş uğruna asıltıp kadınları yerlerde sürükleyerek yaralanmalarına, ölmelerine sebep olan kapkaççılık burada duyulan bir hırsızlık türü değildir. Arabanızın içinde siz varken de saldırı olmaz. İstanbul'a geldiğimde omzumdaki çantanın sapını sıkmaktan parmaklarım yara oluyor. Araba kırmızı ışıkta durduğunda her an içeri birisi atlayıp elimizde avucumuzda ne varsa götürecek diye korkuyla çevreyi kolaçan edip kapılar kilitli mi diye yokluyoruz.. Türk milletinin bir ferdi ve az çok da dünyayı görmüş bir insan olarak şunu rica ediyorum. Seçimleri 3 Kasım'da yapmak isteyenler... İlkbaharda yapmak isteyenler... 2003 yılında ya da 2004 yılında yapmak isteyenler... Önce Avrupa Birliği yasaları diyenler, hayır yasalar sonra diyenler... Öcalan'ı asalım diyenler, hayır onu asmayalım, Recep Tayyip'i asalım diyenler... Şartla salıverilme yasasının arkasında olanlar, önünde olanlar... Don-gömlek önemlidir diyenler, hayır önemli değildir diyenler... Başınızı kaldırıp memlekete bakın! Bir kadın çarşıya pazara çıktığında güvenle evine dönemiyorsa meydanlara çıkıp da çağdaş seviye, hukuk devleti, Avrupa Birliği, şu, bu diye boşuna ahkâm kesmeyin. Sokaklarına çıkıp güvenle gezilemeyen bir ülkede büyük hedefler üzerinde konuşulmaz, yalan söylemeyin. Önce sokaklarda güvenle gezebilmeyi garanti edin, sonra çağdaşlıktan bahsedin. Size Mars'a insanlı uzay aracı gönderin demiyorum. Hanımlar, özellikle siz... seçim kütüğüne kayıtlı olduğunuz belediye hudutları dahilinde bir tek kapkaç olayı oldu da suçlu yakalanmadı ise, şu anda belediyenizi yöneten partiye bir daha oy vermeyin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.