Kış ortasında İstanbul'da gezerken çantamda güneş gözlüğü gören yakınlarım "Kışın güneş gözlüğü mü taşıyorsun yanında?" diye şaşırdılar. "İyi de..." dedim, "kar yağıp da güneş açtığında, bembeyaz yerler üzerine güneşin ışıkları vurduğunda ortalık o kadar parlak olduğunda gözünüz kamaşmıyor mu sizin? Rahat araba kullanabiliyor musunuz?" Güldüler. "Burada öyle bembeyaz kar olmaz bir kere. Göz möz kamaşmaz." Kabaklı Hoca 1991 yılında Amerika'ya ilk geldiğinde ocak ayıydı, her taraf kar altındaydı. Uzun uzun bakmış "Demek kar beyaz oluyor" demişti. Küçük kasabalar memleketi Amerika'da kar kirlenmez. New York gibi birkaç büyük şehri saymayacağız tabiî. Dünyada bütün büyük şehirlerin derdi üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. New York'ta yağmur yağdığında evleri su basmaz, kar yağdığında hayat felce uğramaz belki ama kar da temiz kalmaz. Fakat dedim ya, Amerika küçük kasabalar memleketidir. New York'tan çıkıp da ikametgâh muhitlerine geldiğinizde, bahçeli evlerin arasındaki karların, eriyene kadar, gökyüzünden yağdığı gibi tertemiz kaldığını görürsünüz. Amerika'da her yer bembeyaz kar örtüsü altında yine. Güneş de bir vuruyor karların üstüne!.. Saçaklardan sarkan buzdan kılıçlar bir parlıyor!... Güneş gözlüğü takmadan ne rahat araba kullanılabiliyor, ne yürünebiliyor. Yarın, 8 Şubat, Kabaklı Hoca'nın dördüncü ölüm yıldönümü. Colombia Üniversitesi'nin 1902-1945 yılları arasında rektörü olan Nicholas Murray Butler'in bir sözü var: "Dünya üç grup insandan oluşur: Eşyayı ortaya çıkaran ve yapan küçük bir elit grup, eşyanın yapılmasını seyreden oldukça büyük bir grup ve nelerin olup bittiğini bilmeyen muazzam kalabalık." Cümledeki eşya kelimesi "şey"in çokluğu; fikirleri de içine alıyor elbet. Fikirleri, eserleri... Ahmet Kabaklı az sayıda mensubu bulunan o birinci gruba dahildi. Fikirleri, eserleri ortaya çıkaran küçük gruba. Dördüncü ölüm yıldönümünde onu (ve sevgili eşini) rahmet dileklerimle anarken, buradaki konferanslarında aldığım notları yazdığım küçük defterimi karıştırıyorum: "Türkiye'de bugün Batı'nın teslim aldığı yeniçeriler var. Batı bu yeniçerilerini aydınlar arasından seçiyor. Batı'nın son Haçlı Seferinin askerleri bizim bazı aydınlarımızdır." "Hoşgörüde ölçüyü kaçırmamak lâzımdır. Bugün hoşgörü adı altında hayranlığımızı, korkumuzu dile getiriyoruz." "Korku ve yasaklar bizi ilimsizliğe, iki yüzlülüğe sürüklemektedir." "Bir kartal iki kanadıyla uçar. İki kuvvet bizde bir türlü bir araya gelmedi: Müspet ilimler, manevî ilimler." Nur içinde yatın hocam! İçinde yaşadığımız hararetli günlerde olup bitenleri, mikrofonlarda esip gürleyenleri düşünürken New York Türkevi'ndeki konferansınızda söylediğiniz bir cümle duygularıma tercüman oluyor: "Düşmanda hata bulmak budalalıktır." Yani? "Hatayı kendimizde arayacağız." Colombia Üniversitesi'nin sâbık rektörüne göre, olayları seyretmesini bilmek bile bir marifet. Hiç değilse "neler olup bittiğini bilmeyen muazzam kalabalığa" dahil olmayalım.