1982 yılında Falkland Savaşı'nın ilk haftalarında Arjantin Hava Kuvvetleri füzeleriyle İngiliz savaş gemilerini peş peşe batırmaya, uçaklarını düşürmeye başlamıştı. Sonra ne olduysa oldu ve İngilizler üstünlüğü ele geçirip, Arjantin ordusunu yenilgiye uğrattılar. Peki ne oldu? Arjantin Fransız yapımı füzeler kullanıyordu. Kayıplarının devam etmesi halinde savaşı kaybedeceğini anlayan İngiltere derhal Fransa ile anlaşıp teknik bilgi transferine başladı, söz konusu füzelerin kaynak kodlarını, radar frekanslarını elde etti. İngilizler, füzelerin yazılımını çözdüler, güdüm sistemini bozdular ve böylece Arjantin'in Fransız yapımı füzeleri İngiliz gemilerini vuracak yerde birer birer okyanusun sularına gömüldüler. Savaşın başlangıcında büyük başarı gösteren Arjantin Hava Kuvvetleri'nin savaşın ilerleyen günlerindeki başarızlığının başlıca sebebi buydu. Bir ülke, kendi ürettiği silahı etkisiz kılacak, kendi malını yok ettirecek, kendi malının dünya pazarlarındaki değerini düşürecek bilgileri kendi isteğiyle dost ülkeye vermişti; savaşın askerî ve siyasî kuralları barışın ticarî kurallarından farklıydı. Son on-onbeş yıldır hayatımızı o kadar kolaylaştıran bilgisayar, savaşmanın da yeni usullerini getirmiştir. Bilgisayarlar silah sistemlerinin ayrılmaz parçasıdır artık. Bir uçağın veya helikopterin beyni sahip olduğu bilgisayar yazılımlarıdır. Bu sayede dost ve düşman tanımlaması bu sistem tarafından yapılmakta ve sistem tarafından yönlendirilip hedefe kilitlenmektedir. Savunma sanayiinde dışarıya çok fazla bağımlı olmak, istenmeyen sonuçlar doğurur. "Bizden satın aldığınız silahları, uçakları filan filan işlerde kullanamazsınız!" tahdidi ve tehdidi getirilir, nitekim getirilmiştir; ya da yazılım sistemlerinin kodlarına kumanda edilerek sonuca gidilir. Böylelikle, yabancı bir ülkeden aldığınız uçağı ancak o ülkenin izin verdiği şekilde, onların amaçları doğrultusunda, onların istediği koordinatlarda kullanabilirsiniz. Başka ülkelerden alınan yüksek teknolojili silah sistemleriyle zafer kazanmak zordur. Yaparsan senindir, satın alırsan senin değildir. Yabancı bir ülkeden aldığın uçak aslında senin değildir. O halde hedef yerli üretim olmalıdır. Yabancı üretimleri de, hiç değilse, millî yazılım teknolojisi ile kullanabilmeli, bunun için yazılım kaynak kodlarıyla birlikte (yani incelenebilir ve yeniden yazılabilir olarak) satın alabilmeliyiz. Aksi takdirde gerçek bir savunma sanayiine sahip olduğumuzu söyleyemeyiz. Bulunduğumuz hararetli coğrafyada bu durum çok daha hayatî bir meseledir. Hatta... Silahlı kuvvetlerimizin bünyesinde birinci ordu gibi, ikinci ordu gibi, meselâ, bir "Karabekir Ordusu" düşünülebilir. Sadece yerli imalât ve "NATO dışı ülkelerden" satın alınmış silahları kullanan bir ordu. Şayet bir gün, "Bizden aldığınız silahları kullanamazsınız, uçakları uçuramazsınız" denirse, kullanmamız engellenirse.... Çaresiz kalmamak için, "Sizden aldıklarımızı kullanmıyoruz" diyebilmek için. Dileğimiz ne o densin, ne bu densin, amma diyebilme gücünde olmak gerekir. Sadece savunma sanayii mi? Yazılım sistemleri gündelik hayatın her köşesinde: Devlet daireleri, borsa, bankalar, mahkemeler, okullar, haberleşme kurumları... Buralarda kullanılan bilgisayarlardaki sistemin yerli olması hedefimiz olmalıdır. Bundan böyle savaşlar sadece silahlarla yapılmayacak. "Aman borsa etkilenir!" çağında borsayı kilitlemek de bir saldırıdır. Yirmibirinci yüzyılda savaşlar bilgisayarlar üzerinden yapılacaktır. Bilgisayar demek yazılım teknolojisi demektir. Yazılım sistemine konacak bir virüs ve istendiğinde o "truva atı"nı aktif hale getirmek üzere gönderilecek bir kod... İşte savaş! Bu çok ciddî konuda büyük bir adım atılmasını sağlayan TÜBİTAK'ı millî yazılım sistemi PARDUS projesinden ötürü kutluyorum. Demek ki olabilecek! Millî Savunma Bakanlığı'nın Asker Alma Dairesi'nin, bilgisayarlarında açık kaynak kodlu, millî yazılım PARDUS'u kullanmaya başlamış olması da fevkalâde şuurlu bir karardır. Onları da kutluyorum. Darısı diğer devlet kurumlarımızın başına!