Amerika'da 31 Ekim" üzerine ilk yazıyı yazıp memlekete gönderdiğimde yıl 1984 idi. O vakitler dünya düzdü, böyle "global köy" olmamıştı daha. 31 Ekim bayramını anlattığım yazıdan sonra dostlarımdan, ilk defa duydukları bu kutlamalara ne kadar şaştıklarını anlatan mektuplar almıştım. "Mektuplar" tabiî. Ne faks kullanıyorduk o zamanlar, ne de e-postanın ne olduğunu biliyorduk. Ondan sonraki yıllarda da birkaç defa daha aynı konuyu yazdım. Şimdi bakıyorum da, memleketimde de 31 Ekim kutlamaları yapılıyor. Cadılar Bayramı! Evet, bizim koyduğumuz isim bu! Artık kimse şaşmıyor bu kutlamalara, herkes duydu, alıştı, kanıksadı. Artık "Amerika'da 31 Ekim şöyle olur, böyle olur" diye yazmamın bir mânâsı kalmadı. Pekçok şeyde durum böyle artık. Hızla gelişen, yaygınlaşan haberleşme, bilgi edinme ağları her türlü bilgiyi önümüze koymakta. Bizim bazı "bilgileri" derhal hayata geçirme, uyar mı uymaz mı, gerekli mi, gereksiz mi diye düşünmeden üzerimize giyinme becerimize de diyecek yok doğrusu! Ama birkaç haftadır, "kendi kabağını kendin kopar" levhalarını gördükçe duramadım, baktım bugün de 31 Ekim, hadi yine birkaç satır yazayım dedim. Amerika'nın "Halloween Day" bayramı bugün. Günün, taa çok tanrılı Keltlere, oradan Katolik Kilisesi'ne dayanan tarihini, bugün nasıl kutlandığını falan anlatacak değilim. Yalnız o levhalar var ya!.. Amerika'da çiftlikler yetiştirdikleri ürünleri, arazileri içinde kurdukları, bazıları çok gösterişli, bazıları daha sade market binalarında satarlar. Halk böylece üreticiden tüketiciye taze mahsul satın alabilir. Birkaç haftadır bu çiftlikler iri harflerle yazılı tabelâlar astılar: Kendi Kabağını Kendin Kopar. Levhanın önünde, ardında, marketin her bir yanında 31 Ekim bayramının alâmet-i fârikaları olarak iskeletler, cadılar, büyücüler, hortlaklar da arz-ı endâm ediyor ama ben bu sene en çok bu levhaya takıldım. Her defasında yüksek sesle okuyup gülüyorum: Kendi Kabağını Kendin Kopar! Bakıyorum hummalı bir faaliyet. Aileler çoluk çocuk girmişler balkabağı tarlasına, kabak topluyorlar. Kimi topladığı irili ufaklı balkabaklarını küçük tahta arabalara yüklemiş, tarlanın bir kenarına kurulmuş kasaya doğru geliyor. Bu mevsimde tarlalardan balkabağı koparmak aile geleneği. Peki bu kadar kabak ne yapılacak? Hani şerbetli, cevizli kabak tatlısı da Amerikan mutfağında mevcut bir tatlı değil ki. Balkabağından yaptıkları meşhur bir turtaları var gerçi. Ama alınan kabakların hepsi yenmez, mühim bir kısmına ağız, göz, burun oyulup boyanıp içine mum yakılarak pencerelere, kapılara konur. Halloween Day'in bir süslemesi olarak bu mevsim her yer kaşlı, gözlü, ışıltılı balkabağı dolu Amerika'da. Balkabağı Batı yarımküresine ait bir mahsul. Beyazlar tanımadan çok önce Kızılderililerin mutfağındaymış. Demek ki Sindirella'nın masalına da buradan gitti. Parlak, pürüzsüz, iri turuncu gövdesi hayallere elverişli. Cadılar Bayramı Avrupa'dan gelmiştir ama balkabağı bayramın motifleri arasına yeni dünyada katılmıştır. Demek, kendi kabağını kendin kopar! Kendi kabağını kendin koparsan ne olur, koparmasan ne olur? Alt tarafı da, üst tarafı da kabak! İyi de sana ne? Ramazan gününde kabak tatlısı mı çekti ki canım? Bir daha yazmayacağım bu konuyu, söz! Yok, nemelâzım? Söz vermeyeyim.