Kilise ve devlet

A -
A +

Biliyor musunuz İngilizce'de lâiklik tanımı olarak "seperation church and state" denir. Kilise ve devletin ayrılması. Amerikan anayasasında kullanılan ifade de budur. Yani, "seperation religion and state" denmiyor. (Religion din demek.) Halbuki biz lâikliği "din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır diye belleyegelmişiz. Bu işin bir sebebi var mı diye düşündüm. Din karşılığı olarak lisanlarında apayrı bir "religion" kelimesi mevcut iken, neden "religion and state" demiyorlar da "church and state" diyorlar? Var tabiî. Anayasa'da yer bulan bir tarif gelişigüzel seçilmiş kelimelerden mürekkep bir ifade olamaz. Düşündüm ve şu sonuca vardım: Din, inanç ve ibâdet boyutları ile, yani imân ve amel esasları ile birlikte insan varlığının bir tarafı. Varlığımızın bir tarafı olan dini insan hayatından silip atmak mümkün değil. Devlet dediğimiz de insanların kurduğu bir yapı, milletin teşkilâtlanmış hali. Yani devletin malzemesi evrak, mühür, faks makinası değil, insan... İnsanı da dinden tecrit ederek düşünmek, dinini yok saymak, dinini örtbas etmesini şart koşmak akla da, pozitif ilim kurallarına da aykırı olduğundan, Batılı düşünce, insan ile dini birbirinden ayırmanın imkânsızlığını kabul etmiş; herhangi bir yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için, kanunlaştırdığı ifadelerde "kilise ve devletin ayrılığı" demek gerektiğini hissetmiştir. Din kul ile Allah arasında bir imân ve ibâdet meselesi, kilise ise bir kurum. Devlet de bir kurum. Lâikliğin ifadesinde bu iki kurumun birbirlerine karşı vaziyetinin değerlendirilmesini görüyoruz. Kilise, sadece bir mâbed demek değildir. Kilise, -Hıristiyanlıkta din adamları ayrı ve imtiyazlı bir sınıf teşkil ettiğinden- ayrı bir sosyal yapıdır. Tıpkı devlet gibi teşkilâtlanmış bir millettir. Kendi gayrimenkulleri, kendi okulları, hastahâneleri, bütçesi, seçimle işbaşına gelen idarecileri, maaş ödediği personeli ile başlı başına bir devlettir. Ruhânî bir devlet... İngilizce'nin en büyük sözlüğü olan Webster'da "church"ün bir karşılığı "dinî hükûmet"tir. Lâikliğin tarifindeki "church" da bu mânâdadır. Devlet misali olan bu kilise Ortaçağlarda asıl devletin sahasına el atmıştı. Siyasî devletin karşısında ikinci bir devlet olmuştu. Halk üzerindeki nüfûzunu kötüye kullandığı haller çok oluyordu, halkı isyanlara, savaşlara sürükleyebiliyordu. Krallar deviriyor, hükûmetler kuruyordu. Kilisenin bu gücünü devlet adamları da kullandı. Mezheplerden birini arkasına alan veya bir mezhebi "devlet dini" ilân eden devlet öteki mezheplerin mensuplarına baskı uyguladı, zulüm revâ gördü. (Church kelimesinin bir karşılığı da mezheptir.) Meselâ, kendilerini ABD'nin gerçek kurucuları kabul eden Püriten mezhebi üyeleri, 1620 yılında, gördükleri eziyetler üzerine İngiltere'den kaçıp dinlerini daha rahat yaşayabilmek için 'Yeni Dünya'ya gelmişlerdir. İşte lâiklik kuralıyla bu tasallutun önüne geçilmiş oldu. Kiliseye "Sen ruhânî sahada hükmünü yürüt, devlet idaresine karışma" dendi. Ve devlet, kendisi de, kilisenin dinî konulardaki icraatına, iç işlerine karışmayacağını taahhüt etti. Bu kuralın Amerika'da nasıl uygulandığını görmekteyim. Hangi mezhepten olursa olsun, kilise Yeni Dünya'da da başlıbaşına bir hükûmet. Kendi gayrimenkulleri, kendi okulları, hastahâneleri, bütçesi, vergileri, maaş ödediği personeli, gazeteleri, televizyon kanalları var. Çocukların dinî eğitiminden, memleketteki dinî hayatın yürütülmesinden tamamen hür olarak kilise sorumlu. Okulları, müspet ilim sahalarında verdikleri çok iyi eğitimle kendisini kabul ettirmiş, son derece mûteber eğitim kurumları. Gelir kaynağı üyelerinden topladığı âidatlar, bağışlar, vakıflar, işletmelerinden sağladığı kazançlar. Yani kilisenin damı aktığında devletten yardım parası gelmez. Papazların maaşını devlet ödemez. Kimi kiliseler çok zengindir, kimileri orta hallidir, kimileri fakirdir. Sahip oldukları cemaatin maddî, manevi, kültürel vaziyeti kilisenin durumunu da belirler. Bazen de iyi bir kilise idaresi ya da hitabeti güçlü bir papaz ya da yapılan cazip programlar daha fazla sayıda insanı kiliseye bağlayarak mâbedin yüzünü güldürür. Yani kiliseler, -Yaradan'a karşı hangi iman ölçülerinde neler hissetmektedirler bilmem mümkün değil ama- cemaate karşı sorumludurlar. Çünkü varlıkları cemaatle kâimdir. Serbest piyasa kuralları bu sahada da geçerlidir. Amerikan devleti hiç bir mezhebi ve kiliseyi desteklemez, hepsini korur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.