Hayvanları korumak kollamak diyerek bazılarının dünya dengesinin bozulmasından yana olduklarını görüp şaşıyorum. Sokak Hayvanlarını Yaşatma Derneği Başkanı hanım, engin gönüllü bir hayvan dostu olduğunu iddia eder, hayvan kesimini cinayetle bir tutarken hayatın realitelerini görmezden geliyor, farkında olmadan hayvanlara da kötülük ediyor. Bir ülke düşünün... Hayvan kesimi ve et satışı kanunla yasaklansa... Farz-ı muhal... 100 koyunu olan bir köylü, diyelim. Bundan böyle 100 koyunun yünleri, bir de sütleri ile kazanç sağlayacak. Elbette kesim söz konusu olmadığından deri de gelir kaynağı değil artık. Koyundan elde edilen gelirin yüzde 45'i etten, yüzde 15'i yapağıdan, yüzde 40'ı sütten meydana gelir. Yüzde 45'lik et geliri yasaklandığında o köylü 100 koyunu beslemekten vazgeçer, bir kısmını gizlice keser, kavurma yapar kaldırır, evinin süt ihtiyacı için bir ikisini saklar, geri kalanları salıverir. Aklından zoru mu vardır ki; o kadar hayvanı besleyecek, ağıl yapıp barındıracak, icabında çoban tutup güttürecek, ilâçlayacak, parasını dökecek, zamanını koyacak, sonra onlardan kâr elde edemeyecek. Etini de sattığı halde bile altından zor kalkmaktadır zaten. Sığır sahiplerinin durumu daha da kötü olur. Onlarda yün de olmadığından dişilerin sütlerinden başka gelir kaynağı kalmaz. Böylece hayvancılık denilen sektör ölmeye yüz tutar. Sadece birkaç güçlü şirket sütü ve yünü için hayvan beslemeye devam eder. Süt ve yün ateş pahasına çıkar. Etteki proteinden mahrum kalan çocuklar kolay kolay süt de bulamaz olur. Bu arada hali vakti yerinde, bahçeli ev sahibi bazı insanlar kedi köpek yerine süs hayvanı olarak koyun beslemeye merak sarabilir. Kimi küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar da hayvanat bahçelerine transfer olur. Fakat büyük çoğunluğu barınacak dam, bakacak çoban bulamayınca kendini dağlara, ormanlara vurur, kurtlara yem olur, aç kalır, hasta olur, soğuktan donar. Yolunu şaşırıp otoyola çıkanları arabaların altında ezilir. Kimi fakir fukara bu sahipsiz hayvanları yakalayıp gizlice keserek et ihtiyacını karşılar, el altından satar. Bu sahipsizlik, bakımsızlık, başıboşluk karşısında gide gide küçükbaş ve büyükbaş hayvanların nüfusu azalmaya yüz tutar. Hayvan dostuyuz diyerek ortaya çıkanlar hayvan neslinin tükenmesine çalıştıklarının farkında değiller. Dünyada hangi ticarî mantık küçükbaş ve büyükbaş hayvanları sadece yünü ve sütü için besler? Ortada hayatî ve ticarî bir hakikat vardır. "Hayvancılık" et ve deri olmaksızın sadece süt ve yüne dayanırsa çöker. En zengininden en fakirine, en çorağından en mümbitine kadar, bütün ülkelerde sofraların otlu-etli karışık manzarası yerküredeki büyük bir dengeyi göstermektedir. Amerika'da kış başında av mevsimi açılır. Bazı yıllarda haber bültenlerinde duyarız: Bu sene av mevsimi bir hafta uzatıldı. Neden? Şöyle açıklarlar: "Bölgemizde geyik nüfusunda beklenenden fazla artış olmuştur. Geyikler çevredeki ekili arazilere zarar vermektedir. Bu sebeple av süresinin bir hafta uzatılmasına karar verilmiştir." Ben arka bahçeme gelen geyiklerden zevk alırım, onların kılına zarar gelmesini istemem ama sürü halinde gelen geyikler tarafından mahsulleri telef edilen çiftçiler de dövünmekte haklıdırlar. Meselâ, "Geyikleri Yaşatma Derneğiyiz" diye ortaya çıkıp avlanmayı yasaklamak, o çiftçilerin emeğine hakaret, dolayısıyla ülkenin millî gelirine vurulan balta değil midir? Hasıl-ı kelâm efendim, yeryüzü etleri ve otlarıyla dengededir. Bunu, bir karıncaya zarar vermekten korkan, aylarca et yemese aramayacak olan, ot düşkünü ben söylüyorum.