Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana dikdörtgen veya kare kutuların mahkûmuyuz! Boy boy... Model model... Önce radyo. En masumu oydu. Sonra televizyon... Sonra bilgisayar... Peşi sıra cep telefonu... Kutularla kuşatıldık. Hayatımızı değiştirdiler. Ben televizyonu radyodan pek ayrı tutmam. Zira televizyonu radyo gibi kullanırım. Karşısına oturup da gözümü ekrana dikerek seyrettiğim nadirdir. Televizyon orada kendi başına çalar söyler. Ben arada göz atarım. Herkese de bunu tavsiye ederim. Televizyon "seyrederken" ütü yapın, fasulye ayıklayın, sofra kurun, faturalarınızı yazın, çocuğunuzla lego oynayın. Kendinizi ekrana sabitlemeden televizyondan yararlanın. Bir taşla iki kuş olsun. İnsanın kapasitesi buna müsaittir. Zaten ekrana göz dikerek seyredilmeye değecek program sayısı da fazla değil! Çağımızın insanını asıl esir alan bilgisayar ve cep telefonu. İnternetli bir bilgisayar dünyayı size bağlıyor, sizi dünyaya bağlıyor. Hizmeti tartışılmaz. Bizim gurbetimizi bile hafifletti. Gurbetin zifiri kara rengi onun sayesinde birkaç ton açıldı! Fakat ipin ucu kaçırılırsa bağlama bağımlılık olur! Ve televizyonda olduğu gibi bir taşla iki kuş durumu da yok! Yani bilgisayar başında iseniz fasulye ayıklayamazsınız. Akşamları evlerin içine şöyle bir bakabilsek, göreceğimiz manzara çoğunlukla şudur: Aile fertlerinin elinde birer dizüstü bilgisayar, yahut masaüstü... Bilgisayarsızların gözleri de karşıdaki TV ekranında. Dünya ile iletişim üst seviyede ama aile içi iletişim zayıf... Fakat bizi en fazla esir alanı cep telefonu. Yollarda iki insandan birinin eli kulağında! Herkes fısır fısır biriyle konuşmakta. Eli kulağında olmayanların telefon avuçlarında, hazır! Çantaya veya cebe koymak bile uzun iş! Her an birinden mesaj gelebilir, her an birilerine mesaj çekmek gerekebilir. Allah aşkına, biz daha önce nasıl yaşıyorduk?!. Kazara cep telefonunu evde unutsak, ya da arızalansa ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Sanki cep telefonu ile doğduk! Çoluğu çocuğu, köylüsü kentlisi böyle... Kutuları hayatımızdan çıkaramayız artık. Yine de ipin ucunu kaçırmayalım. İnsanlarımız aletler vasıtasıyla konuşmaktan yüz yüze konuşmayı unutmasın. Meselâ, bu konuda GSM şirketlerinin abartılı kampanyalardan kaçınmaları, cazip reklamlarla aşırı derecede cep telefon kullanımını teşvik etmemeleri sorumluluk sahibi bir davranış olur. Boşuna mı konuşuyorum?