Cümleten geçmiş olsun! Seçimleri hayırlısıyla yaptık. Sonuçlar inşallah memleketimize hayırlı olur. Amerika'da da önceki gün (5 Kasım) seçim vardı. Her senenin Kasım ayının ilk Salı günü ABD'nin "Seçim Günü'dür. Küçük büyük, nerede, ne seçimi yapılacaksa o gün yapılır. Erken seçim Amerikalının tanımadığı bir mefhum. Bu sene Kongre'nin Temsilciler Meclisi kanadının tamamı, Senato'nun üçte biri, 36 eyaletin de valisi yenilendi. Seçime katılma oranı düşük. Seçime katılmayanlardan ceza parası alınmıyor. Mükerrer oy kullanmayı önlemek için oy kullananların ellerine boya sürülmüyor. Millet zaten bir defa bile zor gidiyor sandık başına. Peki bizde o "boyalı tedbir" alınmasa mükerrer oy kullananlar çok mu olacak acaba? Bu sahtekârlığı önlemenin tek yolu boyamak mı? Aslında sahtekârlığa niyetlenen icra-yı sanat etmenin bir yolunu nasıl olsa bulur. Fakat onların da sayısının çok olacağına ihtimal vermiyorum. Ve seçim sahtekârlıklarını önlemenin daha medenî yolları olduğunu düşünüyorum. Meselâ, havaalanında oy kullananlar için boya faslı yoktu; mühür parmağınıza değil, pasaportunuza basılıyordu. Nedir öyle o hayvan dağlar gibi? Hiç kimse itiraz etmedi mi, hiç değilse şikâyet sesi yükseltmedi mi? Derinize damgayı yerken aşağılanmış gibi hissetmediniz mi kendinizi? Kaç gün elinize baktığınızda, parmağınızda "kendisine güvenilmeyen vatandaş" mührü göreceksiniz. 1800'lü yılların ortalarında Texas'ta Samuel Augustus Maverick adında bir hukukçu, politikacı ve çiftlik sahibi yaşıyordu. Maverick bütün diğer hayvan sahiplerinin yaptığı gibi, kime ait olduklarını belirlemek üzere hayvanlarını dağlamıyordu. Vahşi Batı'nın bütün sığırları dağlı, Mister Maverick'in sığırları dağsızdı. Onun tavrı ülkede nam saldı ve dağlanmamış hayvanlara "Maverick" denmeye başlandı. Gel zaman git zaman, bu kelime Amerikan İngilizcesi'ne daha geniş bir mânâ ile mâl oldu. Bugün "maverick" kelimesi hür fikirli, kayıtsız şartsız sürüyü takibetmeyen, olayları sorgulayan, herkes yapıyor o halde ben de yapayım demeyen insanları tarif etmek için kullanılmaktadır. 20 küsur milyon seçmenimizden "Ben boyasız olacağım!" diyen bir maverick çıkmadı mı? Yeni hükûmet, bu garip, ayıp (ve 2 trilyonluk ithal boyalı) uygulamayı kaldıran bir karar almalıdır. Neyse... Seçim yorgunlukları henüz atılmamışken size Amerikan siyasî hayatından bir başka hatıra nakledeyim, meclise giremeyenler için belki teselli olur. Yetmiş sene kadar önce Alabama eyaletinin Mobile şehri belediye başkanı olan Harry T. Hartwell Kongre Temsilciler Meclisi üyeliğine adaylığını koyar. Kampanya süresi gelir geçer, seçimler yapılır, sonuçlar açıklandıktan sonra Hartwell seçim kuruluna şu raporu gönderir: "Hayatımın altı ay ve on gününü kampanyada harcadım. Seçim endişe ve üzüntüsü bana 1000 saatlik uykuya mal oldu. Vücudumdan 20 kilo ağırlığında et kaybettim. 500 bebek öptüm, 100 mutfakta ateş yaktım, 10 defa soba kurdum, 2.5 metreküp odun kestim, 50 kova su taşıdım, 400 balya ot bağladım, 1100 mil yol yürüdüm, 20,000 el sıktım. The New York World gazetesinin bir aylık nüshalarını dolduracak kadar konuştum. [Gazetenin günlük nüshaları 70-80 sayfa, Pazar sayıları 300 sayfadan fazla idi]. 4 ayrı kilisede vaftiz edildim, 9 dul kadına ilân-ı aşk ettim. Köpekler tarafından 9 defa ısırıldım. Ve ondan sonra da seçimi kaybettim." Siyaset böyle işte... Ramazan ayı milletimize, devletimize, İslâm âlemine hayırlar getirsin.