Modern hayatın bir cephesi

A -
A +

Modern insan bir garip oldu. Binbir çeşit elektrikli alet kullanıyoruz. Evimizi süpüren elektrik süpürgesi. Mutfakta bulaşık makinesi, banyoda çamaşır makinesi. Çamaşırı ipe sermemek, sererken yorulmamak için kurutma makineleri var. Yıkananları o makineden alıp bu makineye atıyorsunuz. Şimdi elektrik süpürgelerinin kendi kendine gideni de çıktı. Kolsuz, kordonsuz uçan daire gibi yuvarlak bir alet. Bırakıyorsunuz yere, düğmesine basıyorsunuz, kendi kendine gidiyor, gide gide süpürüyor. Televizyonun, teybin, radyonun düğmelerine uzaktan, oturduğumuz yerden kumanda ediyoruz. Doğal gazlı şöminelere, perdelere, panjurlara uzaktan, oturduğumuz yerden kumanda ediyoruz. Hatta elinizi çırptığınız zaman açılıp kapanan perdeler, lambalar var. Banyoda çeşmeyi parmağınızı hareket ettirerek çevirip açmanız gerekmez. Parmağınız yorulmasın! Elinizi çeşmenin altına tutun, su kendiliğinden akmaya başlıyor. Elinizi çekince su kesiliyor. Hamurunuzu makine yoğuruyor, soğanınızı makine doğruyor, sizin eğilip kalkmanızı gerektirmeden yerleri silecek türlü türlü aletler piyasada. Tarhana çorbası yaparken durmadan karıştırmak gerekir, bilirsiniz. Ortaokul yıllarında çocuklarıma, her sene tertiplenen bilim fuarı için proje olarak bir çorba karıştırıcısı keşfetmelerini tavsiye etmiştim, üzerinde durmadılar. Geçen gün gördüm, biri yapmış, piyasaya sürmüş. Çin malı... Gayet basit pilli bir düzenek. Tencerenin kenarına sabitleniyor, düğmesine basılıyor, bir çeşit mikser, size gerek olmadan çorbanızı biteviye karıştırıyor. Bahçenizdeki, balkonunuzdaki ışıkların kumandası var; birkaç düğme ile zaman ayarlaması yapıyorsunuz, akşam olurken ışıklar kendiliğinden yanıyor, sabah olduğunda sönüyor, sizin açıp kapatma zahmetine katlanmanıza gerek yok. Arabanızın kapıları uzaktan açılıyor. Hatta evinizin kapısı da... Çarşıdan geldiğinizde anahtarı kilide sokup çevirme zahmetine katlanmadan elinizdeki aletin düğmesine basarak kapınızı uzaktan açabiliyorsunuz. Gündelik hayatımızda yüzlerce düğme var. Hepsi bizim hizmetimizde! Arabamızı bir alışveriş merkezine gittiğimizde giriş kapısına en yakın yere park edebilmek için dolaşıp duruyoruz. Hani biraz uzağa park edersek yürümek zorunda kalacağız. Nihayet beğendiğimiz yere park edip indikten sonra yürürken giriş kapısına daha yakın bir yerin boşaldığını görünce "tüh" diyoruz. Binaların üçüncü, beşinci katına asla ve asla merdivenle çıkmıyoruz. Asansörün önünde beklemek gerekse bile illâ ki ona bineceğiz. Yürüyen merdiven varsa o da olur! Ve ardından masaların başına geçip oturuyoruz, bilgisayarın düğmeleri emrimizde! Ondan sonra kilo vereceğiz, kilomuzu koruyacağız, kilo almayacağız diyerek jimnastik salonlarına koşuyoruz. "Şu kadar saat şu alette çalışırsak şu kadar kalori yakarız." Gündelik hayatımızın gidişatını hiçbir organımızı yormamak, âdeta hiç kıpırdamamak üzerine, düğmeler eşliğinde bina ediyor, sonra jimnastiğe koşuyoruz. Kasada sırada beklerken, market arabasını tıka basa doldurmuş bir kadın vardı önümde. Meyve suları, kolalı içecekler, ekmek çeşitleri, jambon paketi, donmuş pizza, mozerella peyniri, bisküvi kutuları, bu mevsim Amerika'sının pek gözde tatlısı balkabağı turtası... Eh, elma, muz, brokoli de var, nazar boncuğu olarak... En üstte de cam göbeği kapağıyla çevreye göz kırpan bir kitap: The South Beach Diet!.. Tercümeye gerek var mı? Dilimize "Miami Diyeti" diye çevrildi. Modern hayat böyle bir şey işte!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.