Mühür meselesi

A -
A +

Mehter takımını New York Türk Günü Yürüyüşü'ne getirtebilmek için mücadele verdiğimiz senelerde Ankara'da Dışişleri çevrelerinden önümüze bir dizi mahzur sürülürdü. "Masraf olur" derlerdi. "Mehterin yürüyüş temposu korteji aksatır" derlerdi. "Kös sesinden ürkmeyecek at bulmak zordur, New York'un atları bu sese alışık değildir" derlerdi. "Amerikalılar kılıçtan korkar, pala bıyıklarıyla, o kıyafetleriyle ibtidaî bir tablo çizeriz" derlerdi. Biz de bunu diyen dışişleri çevrelerinin dıştaki işleri pek bilmediğini düşünürdük. Çünkü görüyoruz ki, Amerika'da, hem kendi tarihlerinden hem dünyanın hemen her ülkesinin şimdiki halinden ve mazisinden değer taşıyan, ilgi çekebilecek, kimileri yarı vahşi, kimileri hurafe yüklü herşey sergilenmekte idi. Bütün bunların arasında dünyanın en eski askerî bandosu olan mehterin iptidaî olarak itham edilmesini anlayamaz, öteki mahzurların da mantıklı tarafını bulamazdık. Bir tek masraf lâfı belimizi bükerdi. Ama mehterin gönderilmediği yürüyüşlere 100 milletvekilinin gönderildiğini görür, şaşar kalırdık. O vekiller de faaliyetlerimizle lütfen, kerhen ilgilenir, alışveriş yapmayı tercih ederlerdi. Nihayet 1991 yılında ilk defa Mehter Takımı'nı New York'a getirtmeyi başarmıştık. Amerikalıların kılıçtan, bıyıktan korkmadığı anlaşılmıştı. O seneki yürüyüş kortejinde Amerikalıların en fazla ilgilendiği, hayran kaldığı grup onlar olmuştu. Türk Günü Yürüyüşü'nün ve Türk Haftası'nın hazırlıklarının hızlandığı bugünlerde yine aynı konu gündeme düştü. Mehter New York'a gitsin diyenler, gitmesin diyenler.... Yine kılıçlar, kalkanlar Amerikalıları ürkütecek lâfları. Kılıçların, kalkanların uzaktan kumandalı füzelerden, bombalardan, makinalı tüfeklerden daha vahşi olduğuna kim karar verdi? Dünya ne zaman silahsız oldu? Şimdiki kalleş silahların sebep olduğu vahşetleri gördükten sonra kılıcın çok daha mert olduğunu düşünmüyor musunuz? Son karar ne yönde verilir bilmem ama şunu herkes kabul etmeli: Mehter bizim askerî müzik standardımızdır. Tepeden tırnağa bize mahsustur, bizi hatırlatır, bizim malımızdır, asırlarca ayak bastığımız diyarlarda gümbür gümbür bizim sesimiz olmuştur. Mehter askerî müzik tarihine bastığımız mühürdür. Mühür sadece kâğıtların, kutuların, mamul maddelerin üzerine basılmaz. Dünya kültürüne, sanatına, tarihine de basılmış mühürler vardır, mehter onlardan biridir. Gelmezse ne yapalım, biz de yine gayda çalan kareli eteklikli erkeklerden oluşan bir İskoç bandosu kiralar, onların peşisıra yürür gideriz. Ya da, daha önce de başımıza geldiği gibi, Amerikan bandosunun çaldığı Tripoli Marşı'nın nağmeleri ardında gülücükler dağıtırız. Tripoli Marşı'nı bilir misiniz? Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin en sevilen marşlarındandır. Onsekizinci asrın sonlarında ve ondokuzuncu asrın başlarında genç ABD, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Kuzey Afrika beylerbeyilikleri ile başa çıkamıyordu. Devlet adamları deniz kuvvetlerinin önemini anladılar ve kuvvetli bir donanma vücuda getirmeye karar verdiler; 1815'te Tripoli (Trablusgarp) Savaşı'nı kazanıp ilk defa Akdeniz'de üstünlüğü sağladılar, bu marş o deniz savaşının hatırasını yaşatır, bizi de arkasından kuzu kuzu yürütür. Kendimize ait olana, bizi hatırlatana, üzerinde bizim mührümüz olana, "Türk Malı" olana rağbet etmeye etmeye o hale geldik ki, 23 Nisan münasebetiyle Türkiye'ye gelen dünya ülkelerinin çocuklarına Başbakanlık ziyaretleri sırasında Alman malı fotoğraf makinası hediye edilmiş. Başbakanlık'tan resmî hediye. Kara mizah gibi birşey! Bunu da herhalde "mehtere hayır" diyenler düşündü. O çocuklara, meselâ birer Kütahya çinisi duvar saati hediye etseydik... Meselâ, bakır, cam veya tahta küçük süs eşyaları yahut kilim dokuması çantalar yahut birer cura, kemençe hediye etseydik de memleketlerine dönerken valizlerinde üzerinde "Türk Malı" yazan bir eşya olsaydı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.