Dede Korkut kitabında her hikâyenin sonunda Korkut Ata eline kopuzunu alır ve der ki: "Gelimli gidimli dünya âhir son ucu ölümlü dünya." Yeryüzünde insanoğlu tarafından söylenmiş en doğru söz herhalde bu. En doğru, en değişmez, en şaşmaz... Geçen hafta hayatını kaybeden, Steve Jobs'in eski bir konuşması tekrar gündeme geldi. "Ölüm, hayatın en iyi icadıdır" diyordu. Bunu kabul etmek zor, hele insanın en yakınındaki insanları kaybettiğinde bunu kabullenmesi çok daha zor. Ama hayata objektif bakabildiğimiz anlarda farkına varıyoruz ki, gerçekten öyle! Hayal edebiliyor musunuz, ölüm olmasaydı dünya ne hale gelirdi? Yine de bu anlar kısacıktır, insanın ölüm karşısında Mevlâna olması çok zordur. Ne kadar mütedeyyin de olsanız, başbakan da olsanız... Hele "gök ekini biçmiş gibi" toprağa düşen gençler... Rızkını çıkarma mücadelesinde iken terörist saldırılarında can verenler... Cinayet gibi kazalara kurban gidenler... Onların haberlerini uzaktan takip eden bizler için bile sarsılmamak, katıla katıla ağlama hissine kapılmamak zor, ya onların ana babaları, eşleri, çocukları? İnsanın en yakınındakiler kaç yaşında olursa olsunlar, ölümleri çok acı veriyor. "Ermiş armut" sözünü, üç sene önce annemi kaybettiğim sıralarda duymuştum. Meğer böyle bir halk deyişimiz varmış. "Hiçbirimizin günü belli değil ya, büyükler ermiş armut oluyor" demişlerdi. Duymuştum ve hiç sevmemiştim. Armut kelimesini buraya hiç yakıştıramamıştım. Olacak şey miydi? İnsanın savunma mekanizması belki. Duyulan acıyı hafifletmek için, teselli vermek için. Yine de yakışıksız. "Her ölüm erken ölümdür" demiş ya Cemal Süreya. Bu doğru işte... Yaşı kaç olursa olsun en yakınınızdakilerden biri gitti mi, "daha erkendi" dersiniz... Başbakanımıza "Emir Allah'ın!" diyorum. Eli öpülesi, muhterem bir Anadolu kadını olduğu besbelli anacığının mekânı cennet olsun. Teselli arıyorsak, iman ve irfan ehlinden bize kalmış çok söz var. Yunus Emre: "Ölürse ten ölür canlar ölesi değil" der de yüreğimizi serinletir. "Gitmek" fiili bana hoş gelir, teselli verir. Buradan oraya!.. Bir de Bâki'yi hatırlayalım: "Bâki kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş." Ne mutlu hoş sedâ bırakıp da gidenlere!..