Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna eşli mi gidilecek, eşsiz mi gidilecek, kimler eşli gidecek, kimler eşsiz gidecek, kime ne tür davetiye gitti şeklinde garip, gülünç sorularla uğraşıp cumhuriyetin sekseninci yılına yine türban tartışmaları ile girerken Güneydoğu sınır kapımızda "önemsiz" bir gelişme oldu, önemsiz olduğu için de pek dikkatleri çekmedi. Aslında bölgemizde bir değil pekçok gelişme olmakta, haritalar değişmekte, fakat biz birtakım şekillere takılmış dönüp duruyoruz. Gazetelerde küçük bir yer bulan haber şöyleydi: "Irak'tan 10 bin dolar üzerinde para çıkışı yasaklandı. Habur'un karşısındaki Halil İbrahim Gümrük Kapısı'ndan 10 bin doların üzerinde para çıkışına izin verilmemesi, Irak'ta bankacılık sistemi olmadığı için sattıkları malların karşılığını nakit olarak Türkiye'ye sokan işadamlarını zor durumda bıraktı. Bağdat'tan ABD'lilerin Halil İbrahim Gümrüğü'ne verdiği talimatla gümrükten nakit 10 bin doların üzerinde döviz çıkışının yasaklandığı açıklandı. Bu miktarın üzerinde para ile Türkiye'ye geçmek isteyen kamyoncular, Irak'taki ABD yönetiminin emriyle durduruluyor. Habur Sınır Kapısı'nın Irak bölümünde bugüne kadar sadece Kürt peşmergelerin kontrol yapmasına rağmen, son birkaç gündür ABD askerleri de kontrollere katıldı." Bu ABD'nin kendi ülkesinde uyguladığı kanundur. Cebinizde 10 bin dolar ve üstü para ile ABD'den çıkış yapamazsınız. Havaalanında herkesin cebi, cüzdanı karıştırılıp para aranmaz ama kural budur, şüpheli durumlarda arama yapılır. 10 bin dolardan fazla paralar ancak banka yoluyla başka ülkelere transfer edilebilir. Bu uygulamanın sebebi kara parayı önlemek, geliri kayıt altına almak ve vergilendirmek. Bankaya yatırılan 10 bin dolar ve fazlası vergi idaresine bildirilir ve vergi idaresi şahsın bu parayı hangi işten kazandığını ve vergisini verip vermediğini kontrol eder. ABD Irak'ı sahiplendi ve kendi kanunlarını koymakta. "Güneydoğu komşumuz bundan böyle ABD'dir" demekte bir yanlışlık yok artık. Şimdi bizim kamyoncular ne yapacak? Sattıkları malın bedelini memlekete nasıl getirecekler? İş yaptıkları bölge yarı yarıya savaş halinde, banka bulunduğu, bankaların sağlıklı transfer işlemleri yaptığı bile belli değil. Bu uygulama Irak-Türkiye arasındaki ticareti baltalamayacak mı? Irak normal şartlarda bir ülke olsa elbette iki devlet arasında ticaretin kayıtlı kuyudatlı yapılması gerekir, fakat bugünkü şartlarda bu tür bir uygulamanın kimlerin menfaatine hizmet edeceği sorusu akla takılmaktadır. Amerikan yönetimi ülkeyi hallaç pamuğu gibi attıktan, istedikleri isimleri iş başına getirdikten, kendi kanunlarını da birer ikişer koymaya başladıktan sonra bir de "Irak Geçici Yönetimi ve Kürt aşiretler Türklerin gelmesine sıcak bakmıyor, hele bir onları ikna edelim." gibi bir havaya girmiyor mu? Geçen Mart ayında tezkere olayında yaptığımız hataların tecellileri karşımıza çıkmaktadır. Neyse... Eşli idi, eşsiz idi derken sekseninci cumhuriyet yılına giriyoruz. Sahi TBMM'de kaç bekâr (dul da olabilir) milletvekili var? En iyi durum onlarınki galiba! Bekârlık şimdi sultanlık oldu işte!