Ondokuzuncu asrın ikinci yarısında Osmanlı coğrafyasında peş peşe kopan isyanlar, çıkan savaşlar, yirminci asrın başlarında da devam etti, nihayet Birinci Dünya Savaşı'nın kıyameti koptu ve Osmanlı İmparatorluğu parça parça dağılınca ortalık biraz duruldu. Fakat o gün bugündür parça sayısını yeterli bulmayanlar var. Hâlâ... İçerde ve dışarda! CNNTürk'te bir belgesel başladı: Ortak Acı. İşte en doğru tanım! Her savaş taraflara yıkım getirir. Galip çıkana bile. Birinci Dünya Savaşı'nda kaç cephede birden, üzerimize çullanan dünyanın en güçlü ordularıyla çarpıştık biz ve bir imparatorluk kaybettik. Ermeniler acı çekmedi demiyoruz, ama o kanlı cenderenin içinde sıkıştığımız günlerde ihaneti ile karşılaştığımız bir halk için, Allahaşkına, tehcirden, yani olay yerinden uzaklaştırmaktan daha iyi, daha akılcı bir tedbir söyleyin! Meşru müdafaa bu değilse nedir? İhaneti ödüllendiren devlet mi var? Kusura bakılmasın ama, tehciri Doğu Ekspresi ile de yapamazdık! Çünkü yoktu! Anadolu'da var olan açlık, yokluk, kıtlık, çile, gözyaşı idi. Savaşa gidenler cephelerde, gidemeyen kadınlar, yaşlılar, çocuklar köylerde hastalıktan, sefaletten, çetelerden kırılıyordu. Ermeni aydınlarla beraber, iki tarafın da çektiği ortak acılardan söz eden bir metin hazırlansın madem. Ya da şimdi ortaya sürülen metne bir paragraf ilâve etsin Ermeni aydınlar: "Tâbiiyetinde olduğumuz devlete isyan etmemizi, düşmanla iş birliği yapmamızı, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Türk kardeşlerimizi arkadan vurmamızı ve bütün bunların inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Kendi payıma Türk kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum." Razı gelirler mi bunu yazıp altına imza koymaya? O üçyüz Ermeni aydını meselâ? Hatta, yaşanan felâketlerin asıl müsebbibi "dışardakiler" de özür kampanyasına dahil olurlar mı? "Ermenileri kışkırttığımız için, nifak tohumlarını saçtığımız için, Osmanlı'ya başkaldırışlarında maddî-manevî destek sağladığımız için..." Bekliyorum.