Para değil, pul...

A -
A +

Ramazanla birlikte artan yardım faaliyetleri çoğu kere eziyete dönüşüyor. Kuyruklar, izdiham, ağlayanlar, bağıranlar, kavga edenler... Bu hizmetin ne yapıp edilip daha medenî, daha insanî bir yolu bulunmalı. Dinimizde hayır hasenat gizli yapılır. Gizli yapılır ki kimse incinmesin, mahcup olmasın. Millî kültürümüz de bu dinî emirden yola çıkarak hayran olunacak âdetler geliştirmiştir. (Sadaka taşlarını hatırlayın) Bu güzel gelenekleri çağın icaplarına göre geliştireceğimiz yerde gitgide ilkelleştik. Son yıllarda hayır hasenat konusunda bir "şeffaflık"tır gidiyor. Herşey herkesin gözü önünde. Herşeyde bir reklam havası. Hadi şarkıcıların, türkücülerin yardım görüntüleri neyse... Onların her zaman reklama ihtiyaçları var ve her fırsatı kullanmak isterler; ama sade bir vatandaş elinde hediye paketleri, sefertasları ile bir gecekondunun kapısını çalarken görüntüleniyor, şaşıp kalıyoruz. Yani bu kemaralar gecekondu mahallelerinde her köşebaşında mevzilenmiş bekliyor mu? Herhalde beklemiyor. Öyleyse, üç kap yemeği kameralar eşliğinde teslim etmek için televizyonculara haber uçurmak biraz görgüsüzlük değil midir? Öte yandan, Boğaz'a üçüncü köprü temeli atılıyormuş gibi, büyükşehir belediye başkanının makarna-yağ dağıtma "törenlerine" gelmesi, davullar çalınması da ayıptır. Sonra yine izdiham, yine bağırışanlar, ağlaşanlar... Belediye başkanlarının bir daha aynı hataya düşmemelerini temenni ederim. Ardından esnafın şikâyetlerini dinliyoruz. "Siftahımız yok. Zarardayız." Belediyelerin yaptığı erzak yardımını ve esnafın derdini birbirine bağlayarak düşündüm. Belediyelerin kutu kutu dağıttığı yağ, un, şeker, makarna, pirinci vatandaş mahallesindeki bakkaldan alsaydı, en azından gıda işiyle uğraşan esnafın yüzü gülerdi. Belediyeler dağıtılacak malları toptancıdan, fabrikadan temin ediyor, dolayısıyla kendi imkânlarıyla ortaya çıkmış ve ayakta durmaya çalışan küçük esnafın payına birşey düşmüyor, esnafın rızkı kesilmiş oluyor. Diyeceksiniz ki, "Senin kaleminden çıkanı kulağın duyuyor mu, o insanların bakkaldan, marketten alım güçleri olsaydı erzak yardımı kuyruğunda çile mi çekerlerdi zaten?" Biliyorum. Peki ne yapmak lâzım? Amerika'daki bir uygulamadan ne zamandır söz etmek istiyordum. Burada Tarım Bakanlığı'nın bünyesinde, düşük gelirli insanlara yardım yapan bir program vardır. Bu program çerçevesinde "food stamps" denilen kâğıtlar basılmıştır. Türkçesi "Gıda Pulu." Amerikan dolarına çok benzeyen, 1'likler, 5'likler, 10'luklar, 20'likler halinde kâğıtlardır bunlar. Yoksulluk sınırının altında kaldığını beyan ederek bu yiyecek yardımını almaya hak kazananlara her ay, kanunun tesbit ettiği miktarda bu paralardan maaş gibi verilir. Onlar bu paralarla marketlerden aldıkları yiyecek, içeceğin bedelini öderler. Kasiyer gıda pulunu normal para imiş gibi alır. Meselâ, vatandaş 14 dolarlık mal aldı, 15 dolar pul verdi, kasiyer 1 dolar "pul üstü" verir. (Eğer üstü 1 dolardan az ise normal madenî para verir.) Öyle kasa önünde herhangi bir kayıt kuyudat, kimlik kontrolü, şu bu, yapılmaz. Bazı eyaletlerde bu yardım programında olanlara kredi kartı gibi bir kart veriliyor, hesap elektronik ortamda görülüyor; pullar zamanla tedavülden kalkacakmış. Bu gıda pullarıyla lokantaya gidilemez, bir de içki, sigara alınamaz. Onun dışında et, süt, ekmek, peynir, sebze, meyve her türlü gıda ihtiyacı için kullanılabilir. İstismarı önlemek için devletin denetleme yolları vardır. Marketler kazandıkları gıda pullarını diğer hasılâtla birlikte götürür bankaya yatırırlar, banka o pullara para işlemi yapar, hesaplarına geçer. 2000 yılı istatistiklerine göre, Amerika'da 17.2 milyon kişi her ay gıda pulu kullanıyor. Yardımın modern, medenî, insanî bir yoludur bu. İhtiyaç sahiplerine yardım edilirken ekonomi çarkının dönmesi de gerekir. Ve insanların kuyruklarda helâk olmasının, kameralar önünde gözyaşı dökmesinin de önüne geçmek şarttır. Yeni hükûmete, gıda pulu uygulamasını dikkate alıp incelemelerini tavsiye ediyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.