Rosa Parks öldü. 92 yaşındaydı. Naaşı, Amerikan Kongresi'nin şeref holünde katafalka konup ziyarete açılan ilk zenci kadın oldu. Zencilere "Afrikalı Amerikalı" denmesini başlatanlardan biri sayabiliriz onu. Amerika'da vatandaşlık hakları hareketinin sembolü. Zencilere "Afrikalı Amerikalı" demeye başlamak, onları vatandaş olarak hesaba katmak demekti. Öldüğü 24 Ekim gününden bu yana değişik mekânlarda birçok cenaze merasimi yapıldı onun için. Nihayet toprağa verilmeden önceki son tören Detroit'te bir kilisede oldu, 4000 kişi katıldı, içeri giremeyenler dışarıda uzun kuyruklar oluşturdu. Bill Clinton da oradaydı, "yeni Amerika'nın kurucusu" dedi Rosa'ya. Doğduğu eyalet Alabama'da yapılan törende konuşan, kendisi de oralı olan Condoleezza Rice "Ben bugün burada olmamı ona borçluyum" dedi. Elli yıl önce, 1955 yılının 1 Aralık günü, Rosa 42 yaşındayken, Alabama eyaletinin Montgomery şehrinde, ütücülük yaptığı mağazadan çıkmış, otobüse binip ön sıralardan birine oturmuştu. Gördükleri ikinci sınıf insan muamelesinden bıkmış olarak tamamen kendi iradesiyle mi oturmuştu; yoksa faal olarak çalıştığı zenci derneğinin bir hareket başlatma planının ilk adımı mıydı bilinmez. Yorgun Rosa için küçük bir hareketti bu ama Amerika'nın siyahîleri için büyük bir sıçrayış oldu. Çünkü o yıllarda, hele Alabama gibi Güney eyaletlerinde zenciler -ki otobüslerden yararlananların yüzde 75'ini teşkil ediyorlardı- otobüsün ön sıralarına oturamazdı. Önden dört sıra beyazlara ayrılmıştı. Zencilerin yeri arka taraftı. Otobüslerin ücreti ön kapıdan girişte ödeniyordu; zenciler paralarını öder, önde oturmuş beyazlar varsa aralarından geçmez, geri inip arka kapıdan tekrar binerlerdi. Bazen onlar arka kapıdan binmeden şoför gaza basıverirdi! Arka taraf dolu, öndeki dört sıra da bomboş bile olsa zenciler oraya oturamazdı. Halbuki Rosa araca girmiş ve ön sıraya oturmuştu. Az sonra beyaz bir adam bindi, Rosa'dan kalkıp yerini kendisine vermesini istedi. Rosa kabul etmedi. Şoför duruma el koyup arkaya geçmesini emretti, Rosa kabul etmedi. Ve polis çağrıldı, Rosa derdest edilip hapse atıldı. Bir hafta sonra duruşması yapıldı, suçlu bulundu, 10 dolar ceza, 4 dolar mahkeme masrafı ödedi. Bu kıvılcımı bekleyen şehrin zenci nüfusu şartların olgunlaştığına karar verip Martin Luther King'in önderliğinde, otobüsleri boykot kararı aldılar. Ertesi gün tam 40 bin kişi işe yürüyerek gitti, 20 milden uzun bir insan seli. Boykot tam 381 gün sürdü. Onun oturması zencilerin ayağa kalkması oldu. Bir yıl sonra Yüksek Mahkeme toplu taşıma araçlarında uygulanan yer ayrımcılığının anayasaya aykırı olduğunu kabul ve ilân etti. Bunun üzerine boykot kaldırıldı. Ama ortalık kolay kolay sütliman olmayacaktı. Şehirde yangınlar, bombalamalar, tacizler sürdü gitti. Rosa ile kocası ölümle tehdit ediliyorlardı, işlerini de kaybedince Detroit'e taşındılar. Hayat devam etti. Hayat garip tecellilerle dolu. Amerika'da ırk ayrımcılığına son veren sembol isimlerden biri olan, zenci direnişinin anası sayılan, hikâyesi ders kitaplarına geçen, devletin en itibarlı madalyalarıyla ödüllendirilen Rosa 81 yaşındayken, evine giren 28 yaşındaki zenci bir hırsız tarafından dövülüp hastahânelik edildi, 53 doları gaspedildi. Son yıllarda evinin kirasını ödemekte de sıkıntı çekiyordu, kilise destek olmuştu bir müddet, geçen sene ev sahibi kira almaktan ferâgat edince rahatlamıştı. Şimdi bu Rosa'nın hikâyesi mi, Amerika'da zenci olmanın hikâyesi mi?