(Rumeli Notları-11) Bugünkü haritalarda yazan adı "Tetova" olan Kalkandelen, Şar Dağı'nın eteğinde dindar bir kasaba. Dağa sırtını dayamış Harâbâti Baba Tekkesi görülmeye değer bir dergâh. Bir adı da Sersem Ali Baba olan 450 yıllık bu Bektaşi tekkesi 22 dönümlük bir alana yayılmış, etrafı mükemmel örülmüş yüksek taş duvarlarla çevrili. Kapının üzerinde "Makedonya Bektaşiler Kurumu Oturum Yeri Arabati Baba Tekkesi" yazıyor. Burası Balkanlardaki en dikkat çekici Osmanlı eserlerinden biri. Kurucusu Sersem Ali Baba'nın Kanuni devri ricalinden -aynı zamanda padişahın kayınbiraderi- Server Paşa olduğu, Bektaşiliğe intisap etmeye karar verince padişahın "madem öyle, adın da Server değil, Sersem olsun" dediği rivayet ediliyor. Harâbâti Sultan onun halifesi. İçeri giriyorsunuz, çok bakımlı çimen, çiçek, ağaçlar arasında birçok küçük ahşap bina, çeşme, çardak, türbe, mezar, mescit, bir geyik heykeli... Dergâh kültür mirası kabul edildiğinden Makedon hükûmetince ve mahallî idarece korunup kollanıyor. Yalnız Bektaşiler mekânın 2001'den beri Arnavut milis kuvvetleri UÇK'nın karargâhı olduğunu söyleyip bu durumdan rahatsızlıklarını diye getiriyorlar. Şeyhin, dervişlerin şahsî yaşama alanı olan bir bölümden başka diğer taraflar ellerinden çıkmış gibi. Biz gezerken bahçe içindeki binalardan birinde hanımlar toplanmışlar, başlarında Mısır'lı bir hocahanım ile Arapça olarak din dersi yapıyorlardı. Bu ve benzeri "sünnî" faaliyetler Bektaşilerin hoşuna gitmiyor, dergâhın içinde bir köşeye sıkıştırıldıklarını düşünüyorlar. Fakat ülkedeki iç savaş sırasında Makedonların eline geçen tekkenin lokanta, kumarhâne olarak işletildiğini, mekânı onların elinden kurtaranların da UÇK olduğunu unutmamaları gerek. Postnişin Tahir Emini Baba'nın vefatından bu yana kayyum olarak oturan derviş Abdulmuttalip upuzun boylu, upuzun kır sakallı bir Arnavut. Onu Türkçe ilâhiler okurken görmelisiniz! Kalkandelen'deki ikinci ilgi çekici eser Alaca Camii. Hayatımda ilk defa böyle bir cami gördüm. Dış duvarları -teşbihte hata olmaz- iskâmbil kağıdının dış yüzü gibi. Öyle dikdörtgen biçimli, yan yana sıralanmış renkli süslemeler. Tavandan tabana kadar, bütün cepheler, son cemaat yeri, hiç boş nokta yok! İç duvarlara da bir karış boş yer kalmamacasına renkli resimler yapılmış. Geometrik desenler, natürmortlar, bina ve manzara tasvirleri, kısacası göz kamaştırıcı bir manzara. Camii bir çeyiz sandığı gibi! Rengârenk! Meğerse bu zarif caminin banisi iki kız kardeşmiş. İki hanım!