"Savaşa hayır!" demek

A -
A +

Savaşa hayır demek kolaydır. Elinize her dilden yazılı pankartları alır meydanlara çıkarsınız, yahut masa başlarında yazarsınız, çizersiniz, mikrofonlarda söylersiniz. Savaşa hayır diyerek dans bile edersiniz. Fertlerin savaşa hayır demesinin sorumluluğu yoktur. Aksine insancıl bir tavır olarak daima saygı görecektir. Ben savaşa hayır gösterisi yapan herkesin samimi olduğundan kuşkuluyum. Elbette çoğunluk insanî duygularla ayağa kalkmaktadır. Çünkü ABD milletlerarası hukukun meşru saydığı bir sebep olmadığı halde Irak'a saldırı kararı vermiş durumda. "Milletlerarası hukuku ben kendime göre yeniden yazacağım" havasında. Bu vaziyet vicdanları rahatsız ediyor. Samimi olan çoğunluğun dışında kimileri ise savaşa değil, sadece ABD'ye karşı. Yani dünyada soğuk savaş yıllarından beri var olan anti-Amerikanizm hareketinin bir parçası olarak sokağa dökülüyorlar. Bush yönetiminin, daha doğrusu Cumhuriyetçiler'in silahlar üzerine kurulu politikası bu hareketi körüklemekte. Avrupa Birliği'nin bazı ülkeleri de bu gruba dahil, onların itirazı "Iraklı çocuklar ölmesin!" hassasiyetinden değil, "dünyanın patronluğu büsbütün ABD'nin eline geçecek, enerji kaynakları üzerinde onun borusu ötecek" endişesinden kaynaklanıyor. Kimileri reklam yapıyor. Almanya güzeli denen, salına salına gezinen kız gibi mesela. Reklamın iyisi kötüsü olmaz denmiyor mu her zaman? Reklam uğruna her türlü kepazeliği göze alanlar, hatta kameraların önünde "Tecavüze uğradım, işte böyle!" diye bas bas bağıranlar elbette savaşı da kullanacaklardır. Kimileri, bu protestoların bölücü fikirlerini seslendirmek için fırsat olduğu inancında. Savaşa hayır diye diye dükkân camlarını indirmeyi, arabaları parçalamayı, sağa sola saldırmayı başka nasıl açıklayabiliriz? Kimileri AKP iktidarına karşı oldukları için savaşa hayır diyor; ABD ile ipleri koparan hükûmetin işinin zorlaşacağını biliyorlar. Samimi olsunlar ya da olmasınlar, fertlerin "savaşa hayır" protestoları yapmalarının sorumluluğu yoktur. Devletlerin ise savaşa "hayır" demesinin de "evet" demesinin de sorumluluğu büyüktür. Hele şu anda, içinde bulunduğumuz durumda, yer aldığımız, nimeti de, külfeti de bol coğrafyada, bizim devletimizin "savaşa hayır" demesi de "evet" demesi de çok zordur. Çok zordur! "Biz yokuz!" desek ne bizim açımızdan, ne Irak halkı açısından mesele hallolacaktır. Hallolmadığı gibi kötüleşecektir. Komşudaki yangının bize sıçramaması mümkün değil. Zaten için için -bir asırdır- yanan bir bölge. Orada bir yangın devam ederken "biz karışmıyoruz" diyerek kayıtsız kalamayız. Şu anda Türkiye'nin tavrı çıkışını önleyemediği yangına körükle gitmek olarak değil, yangını kontrol altına almak olarak değerlendirilmelidir. Ancak, ABD'nin uygun gördüğü kadar. İşte, işin acı tarafı budur. Hamasî sözler gururumuzu okşamaktadır amma, Orta Doğu'yu ve dünyayı yeniden şekillendirme seferine çıkmış olan ABD karşısında, gerçek bir müttefik olarak, sesimizi istediğimiz kadar yükseltebilecek askerî ve ekonomik güçte, ne yazık ki değiliz. Türkiye Cumhuriyeti o konumda olsaydı zaten, bugün savaşı gerçekten önleme iktidarında olabilirdi. Türkiye Cumhuriyeti o kuvvette olsaydı, Türkmen'iyle, Kürd'üyle, Arab'ıyla bütün bir Irak halkı ne Saddam'ın, ne Bush'un elinde zulüm görürdü. "Savaşa hayır" diyen samimi vatandaşlar da, "savaşa hayır" diyerek cam çerçeve indirenler de, hepimiz başlarımızı iki elimizin arasına alıp bu zaafiyetin sebepleri üzerinde düşünmeliyiz. Bu zaafiyeti giderdiğimizde siyasî haysiyetimizi de kazanacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.