Amerika'da üniversite bursu veren kuruluşlardan biri adaylardan kompozisyon yazmasını istiyor. Konu şu: Savaşın prensipleri değişti mi? En fazla 3.500 kelime ile açıklayacaksınız. Benim içimden tek bir kelime geçiyor: Hayır! Bana sorarsanız hayır! Savaşın prensipleri değişmedi. Eşyası değişti. Vasıtaları, aletleri değişti. Zaten savaşın birden çok prensibi yoktur, bir tek prensibi vardır. Savaş, tarihin bütün dönemlerinde aynı prensip üzere yapılagelmiş. Güçlü olmak, galip gelmek, zafer kazanmak, yenmek. Hangi fiili kullanırsanız kullanın savaşın hiç değişmeyen, yegâne prensibi bu. Farklı gibi görünen gayelerin arkasında hep bu güçlü olma, hâkim olma arzusu yatar. İslâm ordularının ilâ-yı kelimetullah aşkı, savaşa götüren gayelerin en yücesidir. Fakat onun da prensibi kazanmaktır, yenmektir, üstün gelmektir. Bileğinizin gücüyle üstün gelmediğiniz yerde sözünüzü dinletemezsiniz. İlâ-yı kelimetullah adına gidilen seferlerde, evet gönüller fethedilecektir amma önce kılıç sözünü söylemiş olacaktır. Mağlup olanın sözü geçmez. Mağlup olanın dili de, dini de, kültürü de kimse üzerinde etkili olmaz. Öyleyse en mukaddes gaye adına yapılan savaşın da ilk ve son prensibi kazanmaktır. İlâ-yı kelimetullah için savaşanların en yiğitlerinden olan Yavuz bile "Dünya iki hükümdara yetmeyecek kadar küçük" dememiş midir? Prensip değişmemiştir, yalnız vasıtalar savaşın yüzünü değiştirmiştir. İlkçağlarda, ortaçağlarda çok daha asil şartlar altında cereyan eden savaşlar barutun ateşli silahlarda kullanılmaya başlamasıyla birlikte giderek daha kalleş, daha vahşi olmaya başladı. Galiba filmlerdeki sahnelerin tesiriyle kılıçlı, kalkanlı, mızraklı savaşlar bize daha vahşi gelir. Ne büyük yanılgı?! Asıl vahşet kılıçlar kınına girdikten sonra başlamıştır. Köroğlu buna "tüfenk icad oldu mertlik bozuldu" der. Bazılarına göre mertlik makinalı tüfeğin icadıyla bozulmuştur. Çünkü onu elinde tutan kimi öldürdüğünü görmez bile, görmeye vakti yoktur. Otomatikleşmiş halde tetiğe basar, mermileri boşaltır, hedefi "tarar". Sade tüfekte hiç değilse nişan almak, düşmanı görmek vardır. Yani "insanı" görmek... "İnsan" görülüyorsa, savaş bile daha insanca olur. Hele bombaların, füzelerin, roketlerin keşfedilmesiyle iş büsbütün çığırından çıkmıştır. Modern savaşlarda insan görünmez, modern savaşlarda "fert" yoktur, "hedef" vardır. Eski çağlarda çarpışmalar muharebe meydanlarında cereyan ederken artık bütün ülke sathı muharebe meydanı olmuştur. Eski çağlarda savaşa giden askerler ölürken, şimdi evinde oturmakta, tarlasında çalışmakta, yatağında uyumakta olan sivil insanlar da öldürülmektedir. Savaşın prensibi değişmemiştir ama çehresi değişmiştir. Ve bu çehre çok çirkindir. Ben de bir soru sorayım şimdi, isteyen bu konuda da bir kompozisyon yazsın: Geçen yıldan beri Irak'ta olup bitenlere şahit olduktan sonra... Saddam vatandaşlarına yaptığı zulümden dolayı, meselâ Halepçe katliamından dolayı yargılanacak da; Necef'te, Felluce'de yapılan kıyımlardan dolayı hiç kimse yargılanmayacak mı?