ABD cumhurbaşkanı adayları televizyonda canlı yayınlanan, üçüncü ve son tartışma programlarını da yaptı, artık meydanlarda, salonlarda son kozlarını oynuyorlar. Tartışma dedim ama bu kelimenin bizim dilimizdeki, hele politik hayatımızdaki mânâsını düşünürsek Amerika'da başkan adaylarının yaptığına belki "münazara demek daha uygun düşer. Lâf aramızda, bizim siyasî "tartışma"larımız çok daha canlı, heyecanlı, hararetli, hareketli oluyor. Pek çok şeyin "yerli"si lezzetlidir, hele siyasetin! Amerika her işi olduğu gibi bunu da bir sisteme bağlamış. Başkan adaylarının salona girişlerinden, el sıkışmalarından itibaren herşey önceden planlandığı gibi yürüyor. Kimin önce söze başlayacağı yazı-tura ile belli oluyor. (Yazı tura oyunlarını Senatör Kerry kazandı, üç programda da söze o başladı.) Adaylara tanınan süre kısa ve kesin. Sorunun muhatabı 2 dakika, rakibi 1.5 dakika konuşabilir, münazaranın yöneticisi isterse her iki adaya da 30'ar saniye ilâve süre verebilir. Ne kadar süre kaldığını trafik ışığı gibi yeşil, sarı, kırmızı lambalar belli ediyor. Süre bitti mi yönetici konuşmacıyı tak diye kesiyor. Adaylar birbirleriyle konuşamıyor, birbirlerine lâf atamıyor. Seyircinin alkışlaması yasak. Sadece adaylar salona girerken alkışlıyor, sonra münazara boyunca sus pus oturuyorlar. Sadece ikinci münazaranın üslûbu farklıdır. Orada kararsız seçmenlerden oluşan bir vatandaş grubunun önüne çıkıp onların sorularına muhatab oluyorlar. Orada da dinleyiciler ikişer soru hazırlayıp yöneticiye önceden veriyor, onun seçtiği sorular soruluyor. Soru yöneltilen adayın yine 2 dakikası, rakibinin 1.5 dakikası var. İşte böyle, her seçim öncesinde olduğu gibi, daha bir sürü kaide ile çerçevelenmiş "lezzetsiz" münazaralar seyrettik. Son münazara iç politika konusunda idi. Eğitim burada da herşeyin başı, ilk mesele. Sonra sağlık sigortası, vergiler, işsizlik, asgarî ücret, göçmenler, din... Bush'un adamları Bush'un kazandığı, Kerry'nin adamları Kerry'nin kazandığı görüşünde. Tarafsız siyasî gözlemciler Kerry'nin son münazarada da önde olduğunu söylüyor, kamuoyu yoklamaları da bu istikamette. Ancak Kerry'nin eşcinsellikle alâkalı soruya cevap verirken, söze hiç gerekli olmadığı halde Başkan yardımcısı Dick Cheney'in eşcinsel kızını hatırlatarak başlaması halktan hayli tepki topladı, ucuz politika olarak değerlendirildi. Ancak bu tepkiyi Cumhuriyetçilerin gösterdiğini, bunun da, onların, hâlâ eşcinselliği saklanması gereken birşey olarak gördüklerini ortaya koyduğunu söyleyen ve bu durumu Bush'a eksi puan olarak yazan gruplar da var. Bu sene seçimlere ilgi Amerikan tarihinin rekorunu kırıyormuş. Seçmenlerin yarısının sandık başına gitmediği bilinen ülkede, ilk defa seçmenler adayların TV münazaralarına, seçim kampanyası konuşmalarına bu kadar ilgili imiş, milyonlarca kişi seçime katılmak için kayıt yaptırmış, oy kullanması beklenenler yüzde 60 civarına kadar yükselmiş. Ancak bu artışın kime yarayacağı belli değil. Şimdiye kadar sandık başına gidenlerin sayısının artması Demokratların işine yaramış. Bakalım, göreceğiz. Üçüncü münazaradan sonra siyasî gözlemcilerin yorumu şu: "Yarış hâlâ kesin bir liderden mahrum. 2 Kasım günü her şey olabilir." Yarışın bitmesine 15 gün kaldı. Her şey olabilir!