Selânik... Suyun bulanık... (Rumeli Notları-4)

A -
A +

Dâr-ı Yahûd. Kâbe-i hürriyyet. Balkanların Kudüsü. Selânik'e verilen isimler bunlar. Bir Cuma vakti, otobüsün teybinde ilâhilerle, yemyeşil bir tabiatın ortasından Selânik'e doğru yol alıyoruz. Atatürk'ün çocukluğunda dayısının yanına geldiği, karga kovaladığı Langada(Langaza) çiftliklerinden geçiyoruz. Yunanistan'da kara yolları boyunca sık sık küçücük kilise maketleri görüyorsunuz. Kimi derme çatma, kimi orta halli, kimi hayli sükseli. Kiminin içinde mum yanıyor. Hepsine küçücük "Meryem Ana", "Hazret-i İsa" figürleri, haçlar yerleştirilmiş. Mevsim paskalya mevsimiydi, bazılarında renkli yumurtalar gördüm. Bunlar kara yolunun o noktasında ölümlü bir trafik kazası olduğunu gösteriyormuş. Kazada yakınlarını kaybedenler o yere böyle bir kilise maketi dikerek, kaybettikleri yakınlarının hatırasını yaşatıyor, geçenlerin onlar için dua etmesini sağlıyormuş. Bir de sürücülerin uyarılması vazifeleri var tabiî: "Burda bir kaza oldu, insan öldü, ayağınızı denk alın!" Selânik İzmir'e o kadar benziyor ki?! Kordonboyu, Alsancak, Karşıyaka... Zaten Yunanistan'a girdiğimizden beri her şehir için aynı şeyi söyleyebilirim. Konuşulan dili duymazsanız, bir de tabelalardaki alfabeyi görmezseniz memleketimizin bir şehrinde sanırsınız kendinizi. Mimarî yapı, yollar, ağaçlar, sokak köpeklerinin bolluğu, esnafın karakteri, insan tipleri... İnsanların çok sigara içmeleri... Sıra sıra kafeleri hıncahınç doldurmuş insanların -üstelik hafta içi gündü- keyifle, kaygısız, telâşsız oturmaları... Tavla şakırtıları... Yunanistan'da kafelerde en çok içilen de frappe. Uzun bardaklarda sunulan buzlu, köpürtülmüş kahve. Akdenizlilere "biraz tembel" mi diyeceğiz, "ehl-i keyf" mi diyeceğiz, karar veremiyorum! Ayasofya'sı, Yedikule'si, Tophane'si ile Selânik... İzmir'de olmadığınızı hatırlatan sadece kordonboyundaki Beyaz Kule. Şehrin sembolü. İkinci Abdülhamid'in sürgünde oturduğu Alatini Köşkü şimdi Selânik valiliği. Bugün müze olarak kullanılan Dönmeler Camii de o civarda. Atatürk'ün doğduğu ev Türkiye Başkonsolosluğu'nun bahçesinde. Selânik 482 yıllık Türk beldesi. 1430'dan 1912'ye. Türkü neden: Selânik, kahbe Selânik... / Çok suyun içtim bulanık Bu Urumeli çok dolanık, / Kalk Akkirman'a gidelim diyor. Belli ki birinin canı çok yanmış bu şehirde...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.