Son yıllarda ekranlarda şarkı ve dans yarışmalarında ter döken, yarışmaya katılacağız diye kuyruklarda helâk olan gençleri, tencere kapağı çalınsa göbek atmaya başlayan gençleri, büyüyünce ne olacaksın diye sorulunca şarkıcı olacağım diyen çocukları, okul kapılarında sigara tüttüren çocukları gördükçe içine sürüklendiğim umutsuzluk girdabından beni çekip çıkaran birini buldum: Altı buçuk yaşındaki Zeynep! İlköğretim okulu öğrencisi olan bu dünya tatlısı çocuk İstanbul'da düzenlenen İstiklâl Marşı okuma yarışmasında birinci oldu. Millî marşımızı şiir olarak baştan sona okurken gördüm onu televizyonda. Aman Yarabbim! Yaşına göre ne başarılı bir okuyuş! Yaşına göre demem yanlış oldu. İstiklâl Marşı'nı her yaş grubunda onun kadar kusursuz okuyabilecek öğrenci azdır. Kelimelerin hakkını vererek, vurgulamaları mükemmel, vücut dili mükemmel... Zeynep'i seyrederken gözyaşlarımı tutamadım. Bırakın İstiklâl Marşı'mızın kelimelerini, çok daha basit kelimeleri bile telâffuz edemeyen o kadar çok insan var ki ortalıkta... Gençler Âkif, Hâlit, Cibâli, Fâdıl, Âbidin, âkıbet kelimelerinin uzun hecelerinin farkında değil. Hasan Âli Yücel'in orta ismini "Ali" olarak söyleyip geçiyorlar. Gençler bir yana yaşlı başlı, yüksek tahsilli olanlar da... Hatta spikerler de... Şapkalı 'a'ları kısacık okuyup güzelim kelimeleri eciş bücüş hale getiriyorlar. Dilimizin mûsikisini yapan uzun hece kaldırılıp atıldı. İnsanlarımız azınlık Türkçesi konuşur oldu. Gerçi onların arasında çok düzgün konuşanlar çoktur, nitekim yarışmada üçüncü olan öğrencimiz Ermeni asıllı bir kız... Ama bilirsiniz, yaşlı Rum, Yahudi vatandaşlarımız kimi uzun heceleri kısa söyler. Bu ağız karakteri dilimizin genel fonetik kaidesi oldu. Beri yandan kısa olacak heceler de uzatılıyor. Münhasır'ın a'sını, zarif'in a'sını, rakip'in a'sını, hakem'in a'sını uzatan... Muhatab kelimesini "muhattab" yazıp söyleyen... Hazan, itina, şark, garp, yeknesak kelimelerini tanımayan... Muhteva kelimesini hiç duymadığını söyleyen... İstiklâl Marşı'ndaki "ulusun" kelimesinin mânâsını "yücesin, büyüksün" sanıp vurgulamayı ona göre yapan o kadar çok insan var ki.... Hem de "eğitimli" gruba dahil insan... Bütün bunlar Türkçe'ye değer vermemektendir. Başta Zeynep'i ve yarışmayı kazanan diğer öğrencileri tebrik ediyor, gözlerinden öpüyorum. Onları yetiştiren öğretmenlerine ve ebeveynlerine de bin şükran... İstiklâl Marşı'nın millî marş olarak kabul yıl dönümünde bize en mânâlı hediyeyi verdiler. Şimdi diyorum ki....Televizyonlara rica ediyorum ki.... Bunca şarkı ve dans yarışması açtınız. Onlar yeter olsun artık! İnsanda, bütün bir gençlik ortaya fırlamış oynuyor intibaı uyandıran yarışmalar yetsin artık! Hadi bir de şiir yarışması tertipleyiniz! Ön elemeler, çeyrek finaller, yarı finaller, finaller, jüri heyeti... Diğerlerini nasıl yaptıysanız... Özenle... Yarışmacılar farklı kategorilerde yarışsın. Kahramanlık şiirleri, aşk şiirleri, halk şiirleri, divan şiirleri... İşinin erbabı olan bir jüri heyeti planlamayı yapacaktır. Seyircilerin kulağı şiir duysun. Seyirciler de telefon mesajlarıyla oylamaya katılsın. Okuyanların da dinleyenlerin de kelime hazineleri zenginleşsin. Şairlerimiz tanınsın. Gençler şiire merak sarsın. Şiir üzerine konuşulsun. Şiir itibar görsün. Televizyonlarda bir şiir yarışması tertiplemenin zamanı gelmedi mi?