Şimdi ne olacak?

A -
A +

Deveye boynun neden eğri? demişler. Nerem doğru ki?! diye cevap vermiş. Develer alınmasın. Zümrüt Apartmanı'nın durumu da aynen öyle oldu. Bilirkişi raporlarına göre binanın kum kalitesi standartların çok altında, demir eksik, beton dayanıksız, işçilik kötü, projeye aykırı tadilât yapılmış, kolonlar kesilmiş... Bir felâketten sonra yetkililer bol bol konuşur. Sonra gündeme yeni konular düşer, o facia unutulur. Ölenler öldüğüyle kalır, kalanlar acılarıyla, suçlular da önce biraz içeride, sonra dışarıda yeni işler peşinde.... Evet, şimdi ne olacak? Bu bina gecekondu değildi. İnşaat ruhsatı, oturum ruhsatı, teknik kontrol kayıtları vardır. Bu evrakta sorumluların imzaları vardır. Bütün o imza sahipleri ellerine kelepçe takılıp götürüldü, tutuklandı mı? Böylesine toz yığını haline gelen bir binayı göz göre göre dikmek, demirini, çimentosunu onaylamak, sonra da ruhsat vermek, taammüden adam öldürmekten pek farklı değildir. Herkes böyle durumlarda suçu başkasına atıyor. Onu dinlersin kabahati yok, bunu dinlersin kabahati yok. Herkes masum. Kim suçlu o halde? Ölenler! Nasıl olsa seslerini çıkaramayacaklardır. Müteahhit, fennî mesul, kontrol mühendisi, belediye başkanı... Hepsi suçludur. Müteahhit "demirsiz, çimentosuz bina dikerim" diye azmettiyse ona dur diyen, ne yapıyorsun diyen bir yetkili çıkmadı mı? Müteahhit cahil olabilir, vicdanıyla cüzdanı arasında, cüzdan tercihini kullanabilir, ya ötekiler? Açgözlülük mü, umursamazlık mı, bilgisizlik mi, hırsızlık mı, rüşvet mi? Yok eğer, bunlar biz suçsuzuz diyorlarsa, her biri bir çeşit kıvırma, kaytarma yolu buluyorsa o zaman suçlu Ankara'dır. Demek ki yeteri kadar ciddî kanunlar yok. Yeteri kadar ağır, caydırıcı cezalar yok. Her olaydan sonra birkaç kişi gözaltına alınıp onların da kimi salıveriliyor, kimi birkaç ay, belki bir sene içeride, sonra dışarıda! Öyle olmadı mı şimdiye kadar? Öyleyse suçun mühim bir kısmı yeteri kadar sıkı tedbirler getirmeyen Ankara'nındır. Televizyonda bir fırın sahibi, "devlet hamam böceklerine çare bulsun" diyordu. Bir yerde bir okulun damı akar, camı çerçevesi kırılır, o beldede eli çekiç tutan tek âdemoğlu yokmuş gibi devlet çare bulsun deriz. Devletin çare bulması gereken o işler değildir. Devlet binaların sağlam yapılması için çare bulsun. Nedir çare? Hamam böcekli fırıncı gibi, ben de, "devlet demiri, çimentoyu versin biz de yapalım" demeyeceğim elbette. Devletin görevi kanunları koymak ve uygulamaktır. Böyle kamuya karşı işlenmiş suçlarda çok ağır hapis cezası getirilmeli ve sorumlular meslekten men edilmelidir. Önümüzdeki ay, mahallî seçimlerde bakalım, halk tuttuğu partiyi falan bir kenara koyup ölenlerin hürmetine, kalanların selâmetine ortak, şuurlu bir davranış gösterecek mi? Seçmen olmak sorumluluk sahibi olmaktır. Zümrüt Apartmanı çökmüştür. Ama çöken sadece o değildir. Dönen tembellik, açgözlülük, suiistimal, rüşvet çarklarına bakarsak çöküntü çok daha büyüktür. O esas çöküntüyü kaldırmadıkça daha çok bayramlar acıya bulanır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.