Tarla kenarları, dere boyları çuval çuval patates... Çürümüş... Şu anda içinde bulunduğum bölgede bahar patatesi çiftçiye büyük zarar yaşatmış. Patates eken herkes dertli. "Dertli olmakla kalsak iyi" diyorlar, "borçluyuz!" Patatesler tarlada kalmış, alıcı bulunamamış; yahut 8 kuruş gibi gülünç bir fiyattan alıcı çıkmış, hiçbir masrafı karşılamamış. Bir gazete haberi şöyleydi: "İç pazarda yaşanan fiyat düşüklüğü, stok sorunu, tohumda dışa bağımlılık ve sanayi tesislerinin yeterince gelişmemesine ek olarak bu sene ihracatı yapılmayan patates, tarlada ve kamyon kasalarında çürümeye terk edildi, üreticiler bankalara ve TEDAŞ'a olan borçlarını ödeyemediği gibi hacizle burun buruna geldi." Bu çiftçiler gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyor. Daha çok üretmek, şehirlere, şehirlilere daha çok ürün yetiştirmek için, hele bu aylarda uykuyu durağı unutmuşlar. Şehirlerde apartman dairelerinde oturup ahkâm kesen, patatesi market-manav tablasında gören insanların üzerinde bu çiftçilerin hakkı vardır, bu da böyle biline. Bu çalışıp didinmenin karşılığında bütün bekledikleri ürünlerinin para etmesi. Tek güvenceleri kaldırdıkları mahsul. Ne yazık ki bu sene patateste büyük bir hayal kırıklığı olmuş. Biz aynı yıkımı başka ürünlerde de her sene yaşıyoruz. Kâh çay, kâh fındık, kâh karpuz, lahana... Ben bu dere boylarında, bu tarla kıyılarında traktör kasalarından öfkeyle devrilivermiş ne ürünler gördüm! Emekler ve güzelim mahsuller heba olup gidiyor. Bir plansızlık yok mu bu işte? Beklenmedik durumlar için devletin tedbirleri nedir? Şimdi bu patates mağduru bölgenin camilerinde bayram namazında Myanmar için para toplanınca düşünmeden edemedim. Biraz isteksizce de olsa elini cebine atan vatandaşlar da eminim benzeri şeyler düşündü. İyi güzel, Arakan Müslümanları için organize olduk ama kendi vatandaşımız, kendi çiftçimiz için de organize olsaydık, tarım işlerindeki beklenmedik gelişmelerin planlamasını iyi yapsaydık, gecesini gündüzüne katan çiftçimizin de yüzünü güldürseydik... Devlet, kurumları aracılığıyla çifçinin elindeki mahsulü satın alamaz mı? İhracat hacmi genişletilemez mi? Bu ürünler devletçe satın alınıp kamu kuruluşlarınca değerlendirilemez mi? Askerî birliklere, yatılı okullara ne yediriliyor? Suriye'den gelen 70 bin kişi ne yiyip içiyor? Arakan Müslümanlarına yardımın tek yolu nakit para göndermek mi? Onlar için seferber olan devlet, çiftçilerin toprağa akan alın terini kurulamanın da yolunu bulmalıdır.