Toprağı satmak!

A -
A +

Toprağı satmak mı? O halde neden havayı da satmıyoruz, ya da ulu denizi?" Kızılderili Shawnee Kabilesi reislerinden Tekumseh böyle demişti. Kızılderililerin toprak karşısındaki hassasiyetleri bambaşka. "Toprak satılmaz. Taşınabilen mallar dışında hiçbir şey satılmaz. Toprak insana değil, insan toprağa aittir" diyecek kadar başka. Biz "modern beyazlar" aynı fikirde değiliz. Gayrimenkullerimizi kendi irademizle satabiliriz. Herkes kendi toprağını, arazisini, arsasını, evini, dükkânını satabilir. Birinci derecede tabiî sit alanlarının satılması gündeme gelince millet olarak hovarda bir mirasyedi manzarasına düştüğümüzü düşündüm. Sit alanları bu milletin ortak malıdır, kamu malıdır. Sadece şu anki kamunun değil, bizden sonraki nesillerimizin de malıdır. Herkes kendi toprağını, evini satabilir ama kamunun malı sorumsuzca satılamaz. Biz bu hatayı hep yapıyoruz. 550'nci fetih yıldönümünde İstanbul manzaralarını seyrettiniz mi? O güzelim tepelerin ne hale geldiğini gördünüz mü? Vaktiyle oraların da kimi sit alanı idi, kimi hazine arazisi idi. O tepeler şimdi şehrin sırtında şirpençe çıbanı gibi duruyor. Tabiî sit alanı olarak tescillenmiş yerler bu ülkenin bir parça nefes aldığı, gözünün gönlünün açıldığı yerlerdir. Oraları da satarak, oraları da betonlaştırarak ne kazanacağız? Tabiî sit alanlarını betonlaştırmak ekolojik dengeyi de bozmaktır.70 milyon insan 5-10 milyar dolarlık mal üretip satamıyor da, çare olarak toprağın satılmasını görüyorsa, uzun vadede, bu toprak milletin vatanı olmaktan çıkmaya namzet demektir. Çalışıp üretmeden, miras mallarımızı sata sata yaşarken, olur da AB'ye girersek, birlik içinde ikinci sınıf ülke oluruz. Bazılarımız AB'ye girersek güçlü Türkiye gerçekleşiverecek sanıyor. Sit alanları, KİT alanları derken toprak satmaya alışıyoruz. Birgün bakarsınız Hollandalılar gelmiş Küçük Menderes ovasında tarlaları ellişer, yüzer dönüm satın almış soğan yetiştirmekte. Belçikalılar Akdeniz bölgesinin seralarını almış sebze tohumu, çiçek tohumu yetiştirmekte. Avusturyalılar Erciyes Dağı yamaçlarında meraları satın almış, hayvancılıkla uğraşmakta. Oraları Euro karşılığı satıp "Nihayet Avrupalıyız!" diyerek keyifle Avrupa şehirlerine göç eden bizim insanlarımız da, artık oralarda ellerindeki üç kuruşla ne yaparlar, ne kadar idare edebilirler siz düşünün. Üç kuruşa beş köfte olmadığını anladıklarında, memlekete geri gelebilirlerse, zamanında "illallah!" deyip sattıkları tarlalarına, bağlarına, bahçelerine uzaktan bakar, ne kadar verimli olduğuna şaşarlar, "mal sahibinin" elemana ihtiyacı varsa ücretli işe de alınırlar belki...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.