Arıyor ama... Dağlarda yuvalanıp köyleri basan, halkı haraca bağlayan, çoluk çocuk demeden katleden, yollara mayın döşeyip yahut uzaktan kumandalı patlayıcı yerleştirip asker şehit eden teröristlere "gerilla" denmesi isteniyor. "Türkiye Barışını Arıyor" konferansının sonuç bildirgesinin birinci maddesi şu: Kürt sorunu "şiddet ve terörizm sorunu" olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Bildirgenin takip eden maddelerindeki konuların; seçim barajı, genç nüfusun eğitimi, kadınlar, korucular, mayınların temizlenmesi, temizlenen toprağın organik tarıma açılması, bölgenin büyük şehirlerinin cazibe merkezi haline getirilmesi, tekstil sanayiinin canlandırılması gibi mühim ve gerekli konuların, bütün bunların ele alınabilmesi için "adlandırma" meselesinin halli gerekir. Bildirgede "Kürt sorunu" denen nedir? Kürt sorunu ki şiddet ve terörizm sorunu olarak adlandırılıyormuş! Kürt sorununu şiddet ve terörizm sorunu olarak adlandıran da kim?! Şiddet ve terörizm sorunu olan PKK'dır. Ben zaten, Kürt meselesi değil, Güneydoğu meselesi demeyi tercih ederim. Nasıl ki Karadeniz bölgesinin dertlerine "Laz meselesi" demiyoruz... Kürt meselesi ifadesinde bir yabancılaştırma, ayrılık gayrılık sokma anlamı seziyorum. Halbuki Güneydoğu Anadolu ilkokul ikinci sınıfta öğrendiğimiz yedi bölgemizden biridir. Ben bu bildirgede PKK'ya iki çift lâf edilmesini beklerdim. Bildirge baştan sona devlete mesaj. PKK'ya mesaj neden yok? PKK adı geçmiyor. PKK'nın silahlı eylemlerini lânetleyen tek lâf yok. "İnin dağdan, bırakın silahları" çağrısı yok. Onun yerine: "Silahlı çatışmaların karşılıklı olarak acilen durdurulması.... ateşkesin kalıcılığı..." Bu terminoloji iki devlet, iki ordu söz konusu olduğunda kullanılır. Konferansı düzenleyen "aydınların" bu inceliği bilmemesi mümkün mü? "Kürt sorunu şiddet ve terörizm sorunu olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir" diyen birinci maddeyi şöyle mi anlamamız gerek yoksa: PKK sorunu şiddet ve terörizm sorunu olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Kürt sorunu ile PKK sorunu bir ve beraber mi tutulmakta? Eğer öyleyse; köyleri basan, yolları kesen, ocakları dağıtan, köprüleri havaya uçuran, askerlere pusu kuran, okulların kapanmasına sebep olan, tayin olan öğretmenleri öldüren, ormanları yakan teröristleri şiddet ve terörizm sorunu olarak adlandırmayacağız da, ya ne olarak adlandıracağız? Yani bildirgeyi hazırlayanların nezdinde PKK diye bir terörist grup yoktur, ayrılıkçı Kürt gerillaları vardır. Bunu mu anlamalıyız? Sonra bir komedyen sahnedeki gösterisinde, PKK'nın terörist olduğunu beyan eden bir benzetme yapıyor. Salon boşalıyor. Beldenin belediye başkanı perde arasında sanatçıyla konuşup "dağdaki gençleri" hatırlatıp geri adım atmasını sağlıyor. Sanatçı sahneye tekrar çıktığında "Hayır, PKK terörist değildir" demese bile eveleyip geveliyor, yanlış anlaşıldığını söylüyor. Halbuki bir sanatçıdan beklenen, kumandayla, telkinle, gözdağıyla tavır takınması değildir. Demek ki ülkemizin bazı şehirlerinde "PKK terörist bir teşkilâttır" denemeyecek. Madem bu benzetmeyi yaptı ve tepki gördü, ya keşke ikinci perdeye çıkmasaydı, ya da hiçbir şey olmamış gibi oyununa devam etseydi. Türkiye barışını arıyor. Ama bulmaması için herkes seferber. Sonra Hrant Dink öldürülüyor. (Ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum.) Hrant Dink'e sıkılan kurşun Türkiye'nin barışına da sıkıldı. Türkiye'nin barışı bulmaması kimlerin işine gelir, Türkiye'nin barışı bulamamasını kim ister, failleri orada arayın!