-Altın hızma mülâyim, seni Hak'tan dileyim- Türkü bir beldeye basılan mühürdür. Bir şehir üstüne yakılmış türkünüz varsa orası sizindir. Siyasî coğrafyada elinizden, yani devletinizin elinden çıkmış olabilir. Ama kültür coğrafyasında, gönül coğrafyasında sizindir. Ve bu ikincisi öyle bir coğrafyadır ki, savaşlarla, mağlûbiyetlerle, anlaşmalarla, imzalarla falan elden çıkmaz! Moskova üstüne yakılmış türkümüz yoktur, Paris için, Londra için, Roma için yoktur, Alp Dağları için, Ren Nehri için, Bastil Kalesi için yoktur. Demek ki bu şehirler, bu coğrafyalar bizim olmamıştır. Hatta Viyana için de yoktur. Oranın da kapısından dönmüşüz. Ama Budin için vardır, Tuna boyları için vardır. Arda boyları için vardır. Rodop Dağları için vardır. Drama Köprüsü için vardır. Belgrat Kalesi için, Estergon Kalesi için vardır. Vardar Ovası için vardır. Manastır, Mavrova, Dimetoka, Vidin, Kırım, Sivastopol, Batum, Kerkük... vardır. Bir belde üstüne türkü yakmak için oraya yerleşmek gerekir, zaman gerekir. Oraya emek vermek, gönül vermek, can vermek gerekir. Türkü toprağın sesidir. O toprağın üzerinde yaşayan ve o toprakla mayalanan, yoğrulan, pişen, yanan insanın sesi. Geçenlerde "Havada Bulut Yok" türkümüzün güftesi tartışılıyordu. "Burası Muş'tur" mu, "Burası Huş'tur" mu? Huş Yemen'de bir kasaba... Bir Türk kalesi. Kimi araştırmacılar "doğru olan Muş'tur"; kimileri "Hayır, Huş'tur" diyordu. Üstelik "kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor" diyerek bir de birbirlerini suçluyorlardı. Ne boş tartışma! Dünyada iki şehir kardeş olacaksa bu herhalde Muş ile Huş'tur. Muş'tan Huş'a uzanan petrol hattı değil, kan hattıydı, gönül hattıydı. O türkü o hattın sesidir. O türkü Muş türküsüdür. Ama o türküde hem Muş vardır, hem Huş... Muş'tan Huş'a gidilmiştir ve gidenler dönmemiştir! O türküyü evlâtlarını, sevgililerini Huş'a gönderen bir daha da onlardan haber alamayan Muşlular yakmıştır. En güzeli, o dörtlüğü peş peşe iki kere okuyup ilkinde Muş, ikincisinde Huş demektir, dörtlüğün mânâsı iki isme de uyar, bozulmaz. ("Muş'tan giden" de, "Huş'a giden" de gelmemiştir!) Türkülerimiz sadece bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının türküleri değildir. Türkü coğrafyamız 814.578 kilometre kare değildir. Türkülerimiz Lozan'ı da tanımaz! Bizim türkülerimizde mühür bastığımız yerler vardır. Bizim türkülerimizde gönül verdiğimiz, emek verdiğimiz, can verdiğimiz yerler vardır. Bizim türkülerimiz notalara dökülmüş tarihtir. Halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylamalara "referandum" deniyor. Halkın iradesini, halkın zevkini, derdini, çilesini, halkın gönlünü, ruhunu türkülerde görürsünüz. Bir beldede türkülerin dökümü, o beldede referandumun dökümünden daha hilesiz sonuç verir. Kerkük'te referandum yapılacakmış! Kerkük kimin diye... Kürtlerin mi, Türklerin mi? Kerkük üstüne yakılan türkülere bakın! Kimin türküsü daha çoksa Kerkük onundur! Kerkük türküleri hangi dildense, Kerkük, o dili konuşanlarındır...