Dünyada 6 milyar kişi olduk. Orhan Veli: Şu dünyada topu topu / İki milyar kişiyiz, / Birbirimizi biliriz. demiş 1940'lı yıllarda. O vakitten beri nüfusumuz üçe katlanmış. Ne var ki, gelişmiş ülkelerde insanlar gitgide yalnızlaşıyor. Amerika'da son yıllarda keşfedilen aletlere bakıyorum. Meselâ, tek kişilik kahve makineleri piyasaya sürüldü. Halbuki kahve 8-10 kişilik makinelerde yapılırdı. Şimdi tek kişilik kahve poşetini makineye yerleştirip altına size ait fincanı sürüyor ve bir dakika içinde kahvenizi kendinizle baş başa olarak yudumlamaya başlıyorsunuz. Mağazalarda, marketlerde otomatik kasiyerler peydâ oldu. Alacaklarınızı alıyor, bilgisayar üzerine giydirilmiş, ekranlı, iri ve renkli bir gövdenin önünde duruyorsunuz. Makine sizi bir kadın sesiyle selâmlıyor. Ekranda komutlar var. Hangi dilden istersiniz diyor önce: İngilizce mi, İspanyolca mı? Sonra makinenin komutlarına tâbi olarak aldığınız malların barkodlarını aletin ferâsetli gözüne tutup fiyatlarını yazdırıyor, toplatıyor, ödeme şeklinize göre ya paranızı ya kredi kartınızı makinenin açılmış bekleyen ağzına sokup ödemeyi yaparak, paranızın üstünü ve fişinizi başka bir ağızdan alıp mallarınızı torbaya doldurup çekip gidiyorsunuz. Halbuki bu işi şimdiye kadar her yaştan kadınlar görürdü, iki çift lâf edilirdi karşılıklı. Havalardan bahsedilirdi, yemek tarifi bile verilirdi. Artık muhatabınız makine. Herkes kendi işini makineyle karşılıklı cilveleşerek görmekte. Meselâ, bir dükkânda oniki adet kasa varsa, altı tanesi böyle. Oniki "insan" istihdam edilecekken altı kişi istihdam ediliyor. Benzin istasyonları da gitgide self servis sistemine dönüyor. Sürücü ne çeşit ve ne kadarlık benzin istiyorsa, bilgisayarla donatılmış parlak renkli pompalardan istiyor. Kendi benzinini kendi dolduruyor. Bedelini makinenin daima açık duran ağzına bırakıyor, çekip gidiyor. İş yeri çalışanlarıyla hoşbeş yok. Her yerde yiyecek içecek makineleri revaç bulmuş durumda. Atın paranızı, alın gazozunuzu! Böylece insanların yapacağı işler makinelere havale edilmiş oluyor ve maliyet düşüyor. Makine ne sağlık sigortası ister, ne doğum izni! İnternet alışverişleri yaygınlaşmakta. Masanızın başında kimseyi görmeden alacaklarınızı seçip ısmarlıyor, ödemeyi yapıyorsunuz. Mal kapınıza teslim! Gündelik hayatta başka insanlarla karşılaşma ihtimallerini en aza indirmek için gayret gösteriyor gibiyiz. Hayatı insanlarla değil, makinelerle paylaşır olduk. Bu yalnızlaşma walkman'lerle başladı galiba. Kulaklık takarak müziği bir başına dinlemek. Sonra watchman'ler, yani cep televizyonları, şahsa mahsus televizyonlar çıktı. "Ama böylece, insanlar başkalarını rahatsız etmeden istedikleri şarkıyı dinleyip istedikleri filmi seyredebiliyorlar" mı dediniz? Bence, böylece insanlar modern tarzanlar haline geliyor. Peki nereye varacak bu işin sonu? Dünyada 6 milyar kişiyiz ama, birbirimizi gitgide bilmez oluyoruz. Ve bu bilmezliğin sonucunda birbirimizi "makinelerin yardımıyla" vurmak, kırmak, hırpalamak, yok etmek sanki daha kolay geliyor.