Zencefilli yazı

A -
A +

Genel başkanların sesi kısıldı. Onları meydanlarda gördükçe 2003 yılının Temmuz ayında kaybettiğimiz Nejat Muallimoğlu'nu hatırlıyorum. Hitabet üzerine 1000 küsur sayfalık "dev" bir kitap yazmış Muallimoğlu'nu... Ayrıca "Politikada Nükte" kitabını yazmış olan Muallimoğlu'nu.... "Nükte ne yazık ki Türk politika hayatına giremedi" diye şikâyet ederdi. "Hırsız, sahtekâr, riyakâr... Bu neviden bayağı sözler dışında muhaliflerine nükteli yolla hücum eden, hümoru bir silah olarak kullanan bir tek Türk politikacısı biliyor musunuz?" diye sorardı. İkinci Meşrutiyet devrinde çıkan Cem dergisinin bir sayısında bir karikatür yer almış. Şöyle: Sedirin köşesinde oturan kadın çorap yamıyor. Semt politikacısı olan kocası da ayakta, bağıra çağıra küfrediyor. Kocasının isim zikretmeden bazılarına küfrettiğini duyan hanımı sorar: "Ayol, efendi, kime kızdın da böyle fena sözler söylüyorsun?" Adam söylenmeye devam eder. "Ah alçaklar, mürteciler, namussuzlar, hamiyetsizler!" kadın şaşırmış, tekrar sorar. "Elâleme neden hakaret ediyorsun? Kim bunlar?" Politikacı karısına cevap verir. "Senin aklın ermez... Başkalarına böyle demezsem, kendimin hamiyetli olduğunu herkes nerden bilecek?" Politikacılarımızın söz düelloları hâlâ bu minval üzre galiba. Söz düellosu politikanın olmazsa olmazıdır elbette, ama nüktedân, hele nüktesinin iğnelerini kendisine de batırabilen -ki hümor dedikleri budur-, düelloyu zarafetle yapan politikacı ismi bulmakta güçlük çekmiyor muyuz? Geçenlerde başbakan "nükteli yolla hücum" sayabileceğimiz bir cümle sarfetti. (Rahmetli Muallimoğlu eminim beğenirdi!) Bir atasözü söyledi: Bekâra karı boşamak kolaydır. CHP Genel Başkanı bozuldu: "Karı denir mi? Şık değil... Boşamak ne demek? Bu 'boş ol!' devrinden kalma... Artık çiftleri mahkemeler boşuyor." filan... Bu kadar mantıkî, kanûnî, hukûkî açıdan bakarsak zaten bekâr adamın boşanması söz konusu değildir ki, bekârdır adı üstünde, boştur, boştadır! Bu atasözümüz, bütün atasözlerimiz gibi sembolik mânâ taşır, bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi demektir, uzaktan ahkam kesmek, hariçten gazel okumak (benim gibi!) deyimlerinin anlamına gelir. Karı kelimesinden ne diye rahatsız olunuyor, "karı-koca" derken, "karım, karıcığım" derken şık da, asırlık bir atasözünde mi şık değil? "Aç tavuk kendini darı ambarında sanır" atasözü de şık değildir, "Kurt kocayınca köpeğe maskara olur." da yakışıksız görünebilir, "Kart kedi körpe fare arar." da öyle... Ama her biri -ve daha niceleri- ne benzersiz bir hümor duygusunu açığa vurur! Hiçbirine burun kıvıramayız. Siyasîlerimizin konuşmalarını atasözleriyle, deyimlerle, mısralarla, fıkralarla renklendirmesini, zekâlarının kıvılcımlarını gözlerinde çakan öfke şimşeklerinde değil, nüktelerinde görmeyi özledik. Muallimoğlu "Ses değişikliği, çeşitliliği ve renkliliği arttıkça, dinleyicilerin ilgisini muhafaza etmek de o derece kolaylaşır." derken hatibin monoton sesten kaçınması gerektiğini hatırlatıyordu, kastettiği ses kısılması değildi elbet, ama ne yalan söyleyeyim, kısık bir ses de ilgi çekiyor! Genel başkanların sesi kısıldı. Rendelenmiş zencefille karıştırılmış bal iyi gelebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.