450 bin öğrencinin hiç mi önemi yok?

A -
A +

Gazete ve televizyonlarımız; bazılarının gittikleri barları, diskotekleri, yaşadıkları ilişkileri, kavgaları, birbirleri ile olan sürtüşmeleri sürekli olarak haber yapar; bazen de flaş haber olarak yer verir. Ama ne hikmetse, 450 bin Açıköğretim Fakültesi öğrencisinin hayatını derinden etkileyen, bunları maddi ve manevi kayba uğratan eğitim skandalına kimse değinmiyor. Neden? Eğitim, bu kadar büyük bir kitlenin hayatını etkileyen skandal sradan bir olay mı? 81 ilin bir tanesinde sınav soruları çalındı diye; bunun faturası, binbir güçlükle, büyük maddi fedakarlıklarla sınavlara katılan 80 ilin öğrencilerine çıkarılıyor. İdarecilerin basiretsizliklerinin cezasını neden her zaman biz vatandaşlar çekiyoruz? Bulunduğu yer dışındaki sınav merkezlerine gitmek-sınava girmek için onca fedakarlığa katlanan, masraf eden Açıköğretim öğrencilerinin emeklerine, maddi ve manevi kayıplarına yazık değil mi? 12- 13 Ekim tarihinde, bu 80 ilin Açıköğretim öğrencisi aynı masrafa, aynı külfete, aynı manevi sıkıntı ve sınav stresine neden katlansın? Eğitimde imkan-fırsat eşitliği bu mu? Devlet babanın babalığı bu mu; evlatlarına hep sıkıntı, üzüntü çektirmek mi? Açıköğretimde kullanılan kitapların, bir özel dersanenin kaynak kitabından daha yararlı olduğu söylenemez. Zaten birçok öğrenci de bu kaynaktan sınavlara hazırlanmaktadır. Toplanan harçlar, kitaplar için alınan onca paralar daha verimli bir şekilde kullanılamaz mı? Artık bu skandalın da üzerine gidilsin, sorumlularından hesap sorulsun!.. > Hasan Sağlam Bu yanlışı düzeltin! Açıköğretim yetkililerinin dikkatine; Ben Açıköğretim Fakültesi'nde okumakta olan bir öğrenciyim. 8 Eylül 2002 günü sınavlara girdik, daha evlerimize dönmeden, bu sınavın iptal edildiğini öğrendik. Bu kararla, 450 bin öğrencinin menfaatleri bir kalemde silindi. Sadece bir bölgede çalınan sınav soruları için bu kadar insan mağdur edilir mi? Müfettişleriniz var, araştırın; bu işe bulaşanları tesbit edin, sorumlulara gereken cezaları verin. Ama birkaç suçlu var diye 450 bin kişiyi cezalandırma hakkını nereden buluyorsunuz? Artık yeter! Birilerinin kendilerini bizden üstün görmesinden, ahkam kesmesinden bıktık. Sınav için çoğu zaman bir gün önceden ilimizden çıkıyoruz, otellerde kalıyoruz, bir sürü masrafımız oluyor. Birileri çıkıyor, "kabul etmiyorum, yeni baştan" diyor. Bizden kaynaklanan eksiklikler için gözümüzün yaşına bakılmıyor, onlar da kendi hatalarının bedelini ödesinler. Sayın Milli Eğitim Bakanı ve YÖK Başkanı'nı, bu konuyla ilgilenmeye ve bizlere yapılan bu eziyete son vermeye çağırıyorum! > Raif Çevirme Haksızlık Milli Eğitim Bakanlığı'na; Branş öğretmenlerinin norm kadrodan dolayı haksızlığa uğratıldıklarına inanıyorum. Bu uygulama ile 21 saat ders için bir öğretmen gerekiyor. Tayin edildiğimiz okula gittiğimizde, genel olarak şu durum ile karşılaşıyoruz: "Hocam, branşınızla ilgili olarak 16 saat ders var" denir. 2 saat Rehberlik ve 10 saatte 1 saat verilen fazlalık; toplam 19 saat ediyor. Bunun 15 saati maaş karşılığı, kalan 4 saat de ücretli. Ücretli saatin net karşılığı 2.600.000 Tl. olduğuna göre, 4 saat için aylık (4 hafta) 41 milyon 600 bin lira ders ücreti alıyorsunuz. Sınıf öğretmeni ise haftalık 15 saat ders için ücret alır; bu da aylık 156 milyon lira eder. Yani Sınıf öğretmeni, branş öğretmeninden ortalama olarak 100 milyon lira fazla almış oluyor. Ben sınıf öğretmenlerinin aldıklarının fazla olduğunu iddia etmiyorum, öğretmenlerimin hakkıdır, almaları da lazımdır. Benim şikayetim, branş öğretmenlerine yapılan haksızlıktır. Bakanımızın iyi niyetinden emin olduğum için bunları yazıyorum. Çoğu yetkilinin bilmediği bu haksızlığın düzeltilmesini istiyorum. > Bir Öğretmen Sanki krizi biz çıkardık! 17.11.1999'da Devlet Memurluk Sınavı'na girerek başarılı olmuş DMS'zede kişilerden birisiyim. Sanki krizi biz çıkardık, günahı bizden çıkarılıyor. '93 yılından beri iktidara gelen hükümetlerden maddi ve manevi anlamda zarar gördüğümü söyliyebilirim. '93 yılında hisse senedi piyasasında yatırımcıydım, kazancım iyi idi, yaklaşık 4300 dolar kadar param vardı. Sonra bir kriz patlak verdi. 5 Nisan 1994, ben büyük bir zarara uğradım ve elimde 400 dolar kadar parayla çıktım. Yani açıkça kandırılmıştık, millet olarak. Bizler, oy vermediğimiz halde zararını biz çekiyoruz. Yani kurunun yanında yaş da yanar misali. Malum sonraki yıllar işsiz ve geçici işlerde geçti tabii. Sonra 17.11.1999 tarihinde DMS'ye girdim. Yaklaşık iki buçuk ya da üç ay bu sınavı kazanmak için çaba ve emek sarfettim. Sınava hazırlanmak için yaptığım harcamalar da cabası. Sınavda iyi derece alarak başarılı oldum. Şimdi ise koydukları genel ve özel şartlar yetmiyor, bir de alım yapmıyorlar. Bir genç olarak bu sınava girerek kazanan gençlerin yaşları geçiyormuş, haklarını kaybediyorlarmış; hiç kimsenin umrunda değil, hepsi girmiş seçim derdine. Ben 30 yaşını geçmiş bir gencim, bu artık son şansım diye düşünüyorum, onlar ise personele ihtiyaçları olduğu halde alım yapmıyorlar. Sonra da bizden oy isterler. Yani bir kuşak böyle ziyan oluyor. Bu yazıyı yazıyorum, çünkü işsizim ve benim gibi bu sınavı kazanan birçok gencin işsiz olduğuna inanıyorum. Burdan, Ekonomi Bakanım Sayın Mahsun Türker'den memur alımlarını başlatmasını, haklarımızı kullandırtmasını talep ederim. > Ahmet Çavdar

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.