Sayın Başbakan'ın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın dikkatine; Babam geçen yıl vefat etti. 90 yaşında yatalak olan annemi, babamdan kalan emekli maaşını alabilmesi için, Ziraat Bankası B. Evler Siyavuşpaşa Şubesi'ne götürdüm. Ancak, Kasım ve Aralık ayı maaşını, annem imza atmasını bilmediği için, şubeden vermediler ve bizi annemle geri gönderdiler. Ben oğlu olarak, ertesi gün tekrar aynı banka şubesine gittim ve direkt banka şube müdürüne çıkarak durumu anlattım. Sağ olsun, bir defaya mahsus eve memur göndererek, parmak basmak sureti ile maaşını ödediler. "Daha sonra maaşına bloke koyarız, annen çocuklarından birisine vekalet vererek, buna çözüm bulabilirsiniz" diyerek, bizi notere gönderdiler. 90 yaşındaki yatalak annemi sırtlayarak, notere gittim, noter de, "akli melekesinin yerinde olup olmadığı" konusunda rapor almak için doktora gönderdi. Hastane tekrar notere, noter de mahkemeye derken, ne annem maaşını alabildi, ne de işi sonuca bağlayabildik. Maaşlarını alabilmesi için, mahkeme kararını beklemek zorundayız, o da ne zaman çıkar, belli değil... Anlamadığımız diğer bir husus, annemin 6 aylık birikmiş maaşını, diğer kardeşimin Balıkesir'deki banka şubesi, eve memur göndererek tek kalemde verdi. İstanbul'da farklı bir uygulama mı söz konusu, yoksa şubeler keyfiyete göre mi karar veriyor? Başbakanımız, Meclis'in kürsüsünden, "65 yaş üstü ve yatalakların maaşları, evlerine gidilerek teslim edilecektir" diyordu. Benim annem hem 90 yaşında hem de yatalak, 70 kiloluk kadını, her maaş alacağı zaman, asansörsüz 5 katlı evden aşağıya indirip, yukarı çıkarıyoruz; ne anladık bu işten. Biz ona da tamam dedik, şubeye gidiyoruz, hayatında hiç imza atmamış kadından imza isteyip, "bu imza atmasını bilmiyor, buna ödeme yapamayız" deyip, geri gönderiyorsunuz. Bu kadın buraya kadar gelmiş, kimliği de yanında, resimdeki kişi olduğunu da kabul ediyorsunuz; o zaman parmak bastırıp göndersenize!.. Buradan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza ve Başbakanımıza sesleniyorum; benim annem gibi 90 yaşına gelmiş, hem yaşlı hem de yatalak hastalara bu ufak hizmeti çok görmesinler... Mehmet Kara-İSTANBUL Köyümüzün ormanı tahrip ediliyor, heyelan tehlikesine maruz bırakılıyoruz Çevre ve Orman Bakanlığı yetkililerine; Kastamonu-Araç'a bağlı Belen köyü çok ciddi problemlerle karşı karşıya. Belen köyü sınırları dahilinde ve köyün 200 metre dışında bulunan, 500 metre derinliğindeki orman imha ediliyor, ilgililerin kılı kıpırdamıyor. İstanbul İl Meclis Üyesi olduğunu söyleyen ve imtiyazına güvenen bir müteahhidin yaptığı alçı madeni sahası, köylünün bugüne kadar koruduğu meşelerin katledilmesine yol açmış, ormanı korumakla görevli ilgililer bu tahribatı sadece seyretmiştir. Vatandaş bir ağaç kestiğinde cezalandırılırken, dışarıdan gelen bir müteahhidin köyümüzün dibindeki bir ormanda yapabildiği bu tahribata akıl erdiremiyoruz. Kayalıkta kurulu olan köyümüzün, heyelan tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına sebep olabilecek bir yerde alçı ocağı yapımına başlanması, endişemizi daha da arttırıyor.. "Ben burada 4 yıl evvel 40 dönümlük yer tapusunu aldım" diyerek, rest çekilmiş ve bu durum karşısında Araç İlçe Kaymakamlığı'na konu ile ilgili dilekçeyle durum hakkında bilgi verilmiştir. Buna rağmen çalışmalar devam etmektedir. Çalışmanın bu şekilde devam etmesi halinde, köyün altındaki kayalar alındığında, altta bulunan bol miktardaki kaynak suları ortaya çıkacak ve heyelan kaçınılmaz bir hal alacaktır. Asırlardır bu köyde yaşayan vatandaşın durumu ne olacak? Bu vatandaşa kimler sahip çıkacak? Herkes, her istediği yerde, kafasına göre, bu tür çalışmaları yapabilir mi? Yoksa imtiyazlı kişiler iltimaslı mı? Bu insanlar engel tanımaz durumdalar. Daha önceden bu konuyla ilgili olarak gösterilen tepkilerden sonra, müteahhidin geriye dönük olarak, köy muhtarına imza attırması (ki ne kadar kanuni olduğu tartışılır) da konunun ne kadar elzem olduğunu göstermektedir. Lütfen bir an önce müdahale edin, bu sorumsuzluğa son verin... Mehmet Cabacı Bize bu eziyeti yapmayın lütfen! Zeytinburnu Belediye Başkanlığı'na; Bizler, Zeytinburnu Demirciler Sitesi esnafıyız. Yılların birikimiyle bu sitede bir yer edindik, uğraşarak, çalışarak hayatımızı idame ettirdik, vergi verdik... Bütün bunların ve müşteri çevresi kazanmanın ne kadar zor olduğunu ancak erbabı bilir... Belediye, sokaklarımıza kazıklar çaktı, tuzaklar kurdu. Anadolu'nun değişik yerlerinden gelen müşterilerimizin en az 200 kamyonunun lastikleri patladı. Biz ve müşterilerimiz bunun sıkıntısını yaşıyoruz... Silivri'ye taşınmamızı istiyorlar. 73 kilometre uzaklıkta bulunan Silivri'de demirci esnafı olarak nasıl iş yapabiliriz? Bu işler öyle kolay mı sanıyorlar? Lütfen bize daha fazla eziyet edilmesin, makul bir çözüm bulunsun... Zeytinburnu Demirciler Sitesi'nden bir grup esnaf GİH görevi yapan polisler asli işlerine dönsünler Büyük illerin Emniyet Müdürlüklerinde, sadece pasaport hizmetleri için 40-50 polis görev yapmakta; diğer birimleri de düşündüğünüzde, bir ilde yüzlerce polis GİH (Genel İdari Hizmetler) sınıfı memurunun işini (yazı, evrak vs.) yapmakta, ama polis maaşı almaktadır. Bunu ülke geneline yaydığımızda, 10 binden fazla polisin, aslında polislik yapmadığını görürüz. Büroda evrak işleri yapan polislerin görevleri, lise mezunu GİH sınıfı memurlara devredilemez mi? Bu yapıldığında 1. Polisler asli görevlerini yaparlar, polis ihtiyacı azalır ya da biter. 2. GİH sınıfındaki memur daha düşük maaşla çalıştığından, milyarlarca lira tasarruf edilmiş olur. Yiğitalp Şentürk Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00