14 Kasım 1944 yılında Ahıska Türkleri bin yıllık yurdundan, kökünden koparılarak, yük vagonlarıyla Orta Asya Cumhuriyetlerine sürgün edildiler. Yolda ve gittiği bölgede hastalıklardan, açlıktan ve soğuktan 17 bin kişiden fazla insan hayatını kaybetti. Tek suçları Müslüman Türk olmaktı. Sürgün edilerek gönderildikleri ülkelerde "vatan hainleri" olarak millete yansıtılmıştır. 1956 yılına kadar, bir köyden diğer bir köye akraba ziyaretleri bile yasaklanmıştır. Ahıskalı yaşlı bir teyzenin anlattıkları insanın kanını donduruyor: 52 yaşında bir kayınbiraderi, 2 oğlu ve 2 gelinin kardeşlerinin savaşta bulunduklarını ve geri dönen sadece kaynı ve bir oğlu olduğunu söyledi. 15 Kasım günü 2 saat içinde evinden çıkarılıp yük vagonlarına bindirilerek sürgün edildiler. Yollarda 2 torununu kaybettiğini ve bu gibi ölen insanların askerler tarafından vagonlardan atıldığını anlattı. Sürgün edildikleri yerlerde her ne kadar kötü olarak tanıtılmış olsalar da zamanla yerli halk onların ne kadar çalışkan ve dürüst insanlar olduğunu, örf ve âdetlerine bağlı olduklarını anladılar. Çöl kadar kurak yerleri bile güllük gülistanlık yaptılar. 1956 yılında, tam 12 yıl sonra, diğer sürgüne tabi olan toplumlar vatanlarına dönmesine rağmen bizim insanlar halen sürgün edildikleri topraklarda hayatlarını sürdürmeye devam ettiler. Defalarca müracaat etmemize rağmen (Uluslararası teşkilatlara, AB İnsan Haklarına), Ahıska Türklerinin vatana dönüş problemi çözülmemiştir. Gürcistan parlamentosundan çıkan son karara göre, ne Türk olduğumuzu, ne dilimizi, ne kendi Ahıska bölgemizi göstermeden âdeta asimile yolunu tutmuşlar. Bu yanlış bir yoldur. Bu tuzağa kimse düşmez. Türk adıyla sürgün edilen bir milleti, Türk adıyla ve özür dileyerek kendi toraklarına alacaksınız, bunun başka bir yolu yoktur. Tüm Ahıskalılara sesleniyorum, geçmişte birçok insanlarımızı bu yolda hapislerde çürüttüler, sakın sizler de bu tuzağa düşmeyiniz. Buradan Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine seslenmek istiyorum! Milletinize sahip çıkınız. Dr. Mehmet Nazım-Bursa TOKİ hayalimizi gerçekleştirdi Kırşehir'in Kaman ilçesinde inşaatına başlanılan 320 daire ve dükkânlık TOKİ Evleri'miz tamamlandı, anahtarlarımızı aldık. Bu evlerin, Kaman'ımızda yapılması için büyük çaba gösteren, biz dar gelirlilerin ev sahibi olmasında emeği geçen herkese gönülden teşekkür ederiz. Kaman'a TOKİ Evleri yaptırılacağını ilk kez Mart 2006 yılında Türkiye Gazetemizde çıkan TOKİ ilânı ile öğrendik, bu evler için yazıldık; şimdi de evlerimize kavuştuk. TOKİ'mizin bütün evsiz vatandaşlarımızı ev sahibi yapacağına inanıyor, yurt sathındaki bu hayırlı gayretlerinin hep devam etmesini diliyoruz... Kaman TOKİ Evleri sâkinleri Mevcut duruma daha insaflı bakalım Ülkemin 64 yaşında olan bir vatandaşıyım. Hiçbir zaman siyasi partilerle organik bir bağım olmadı, ama söylem ve icraatları yakinen izlemekteyim. Siyasetçilerin vaat ettikleri genellikle lafa kalır. AK Parti'nin bunun dışına çıkarak, icraat üzerinden siyaset yapmakta olduğunu rakamlar göstermektedir. Son zamanlarda bu parti de lüzumsuz ve yersiz tartışmaların içine çekilmek isteniyor, bence buna hiç gerek yoktur. Gözlemlerime ve izlenimlerime dayanarak, genellikle memur ve emekli kesimin hayatlarından memnun olmadıklarını söyleyebilirim. Bazı ticaret erbabı ve işsizleri de aynı kategoriye sokmak mümkün. Senelerdir devam etmekte olan bu memnuniyetsizliklerin müsebbibi olarak bugünkü hükümeti görmek haksızlık olur. 2001 krizi esnasında ve önceki krizlerde ülkenin raydan nasıl çıktığı hatırlanırsa, bunu düzeltmenin zorlukları da anlaşılır. Eğri oturup doğru konuşalım, AK Parti iktidarından önce komşu ülkelerin hiçbiri ile normal seviyede ilişkilerimiz bulunmuyordu. Şimdi bunlar düzeldi, Güvenlik Konseyi'ne geçici üye olduk; bölge ve dünya barışı için artık danışılan ülke haline geldik. İşsizliğin yüzde 9 civarında olması üzücü. Ama Almanya'da 5 milyon, ABD'de 10 milyon işsizin olduğu söyleniyor, yani benzer problemler gelişmiş ülkelerde de var. Ekonomik performansımızın iyi olduğunu kabul etmeliyiz... Ama bence mevcut yasalar ve işleyişler iktidarların elini-kolunu bağlamaktadır. Yaptığı yasalar ve anayasa değişiklikleri sürekli iptal edilen bir iktidar, istenen değişimi nasıl yapsın? Devletçiliğin verimli olmadığı, KİT'lerin nasıl zarar ettiği ortada iken, birçok özelleştirme engellenmiştir. Ekonomiyi düze çıkaracak birçok proje yargı engeline takılmış ya da geciktirilmiştir. Bir örnek olarak, 2/B yasası engellenmeseydi, ekonomimize 25 milyar dolar civarında bir katkı sağlayacaktı. Bir taraftan atılan adımlar engellenecek, öbür taraftan her türlü ekonomik sıkıntının tek sorumlusu olarak görülecek; bu biraz insafsızca değil mi? 2000 yılında sağlık için 1 milyar dolar ayırabilen ülkemiz, 2008 yılında 17 milyar ayırabiliyorsa, bu güzellikleri de görmek gerek... ABD seçimleri çok önemli bir değişim sürecini tetikledi. Statüko darbe yedi, barışçı politikalar ve adımlar destek kazandı. Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'mizde de bunun yansımaları olacaktır ve bu değişimler ülkemizin menfaatine olacaktır... Necdet Akman