Aile Polisi uygulamamızdaki başarı bizi bile şaşırttı

A -
A +

Türkiye Gazetesi'nde 22 Şubat 2008 tarihli Serbest Kürsü yazınızı büyük bir memnuniyetle okudum. Gerçekten yapmak istediğimiz uygulamayı çok güzel özetlemişsiniz. Erzincan Emniyet Müdürlüğümüzde görevli Polis Memurundan Emniyet Müdürüne kadar 600'ün üzerinde arkadaşımız bu projede görev aldı. Her polise bir sokak (ortalama 41 hane) verildi. Gidip halkımızın dertleriyle meşgul oluyorlar, onların sıkıntılarını kendi sıkıntıları gibi görüyorlar, okula gitmeyen kız çocuklarından, odun kömür ihtiyacına, giyim ihtiyacına kadar, foseptik çukurlarının kapatılmasından donmuş suların açılmasına, karların sokaklardan temizlenmesine kadar, ambulans taleplerinden yeşil kart çalışmalarına kadar görev yapıyor arkadaşlarımız. Mevcut bilgilerimizi ilgili kurumlarla; Sağlık Müdürlüğü, Belediye, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Kızılay ile paylaşıyoruz. Çok güzel gelişmeler oluyor. Ekiplerimiz herhangi bir mahalle veya sokağa girdiğinde, "Abi aile polisi misiniz?" diye soruyor çocuklar ve etraflarında toplanıyorlar. Projemiz ocak ayının ortalarında başladı, henüz bir ayı biraz geçmesine rağmen devlet millet bütünleşmesi sağlanmıştır Erzincan'da. Yani Buyurgan Devletten hizmet devletine, ceberut devletten dost devlete geçtik. Bir vatandaşımız her akşam yaşlı annesini ziyarete gidiyormuş. Annesi bir akşam oğluna "oğlum artık sık sık beni ziyarete gelip yorulmana gerek yok, benim aile polisim geldi, cep telefonunu bıraktı, bir şey olursa ben onu ararım" demiş. Üniversiteden bir Doçent hocamızla konuşurken, "ileride tez konusu olabilir mi acaba?" diye sorduğumuzda, "aile polisi projesinin ileride tez konusu olması çok güzel sonuçlar doğuracak" dedi. Gözleri görmeyen bir yaşlının evinin ihtiyacını karşılayan polislerimiz aile polislerimizdi. Bacaklarının ikisi de kesik bir vatandaşımızın tedavisi için Sağlık Müdürlüğümüz'ü arayan aile polisimizdi. "Belediye ile birkaç kez görüştük, filan sokağın suları donmuş", diye sokağın derdini kendi derdi gibi bilen aile polisimizdir. "Müdürüm filan adreste kalan dul 4 çocuklu kadının kömürü bitmiş, sadece iki poşet kömürü var mutlaka ona bir şeyler yapmamız lazım" diye kömürü kalmamış dul 4 çocuklu bayanın derdini, ıstırabını yaşayan aile polisimizdir. Filan mahallede bir teyze var, yaşlılık maaşı bağlatabilirsek onu bir nebze olsun sıkıntıdan kurtarırız diyerek, bütün evraklarını tamamlayıp yaşlılık maaşı alması için bütün prosedürleri tamamlayan aile polisimizdir. "Eşim bana şiddet uyguluyor, lütfen yardımcı olun diye" evine gelmiş olan aile polisinin eline bir not tutuşturduğu kişi yine aile polisimizdir. "Abi, ben filan kişiyim, şiddet görüyorum, bu numaradan sana mesaj gönderirsem, bil ki durum vahim, lütfen yardımcı ol" diye mesaj çektiği kişi aile polisimizdir. "Yaptığınız yiyecek yardımı için her akşam size dua ediyorum" diyen yaşlı teyzenin dua ettiği yine aile polisimizdir. "Vakfın verdiği bir ton kömür bitti, şimdi ben kâğıt yakıyorum, nolur yardımcı olun" diye yardım istediği kişi ve bu yardım çığlıklarına koşan, kömürünü temin eden aile polisimizdir. "Erzurum iline tedaviye gitmem gerekiyor, fakat yol parasını bulamadım" diyen yaşlı karı-kocaya gereken 150 YTL parayı bulmak için o kapıya bu kapıya başvuran (henüz bir sonuç alamayan) aile polisimizdir. "Sabahın 04.00'ünde "üst kattaki komşunun sularının buzu çözülmüş, kimi arayacağımı bilemiyorum, lütfen yardımcı olur musun" diye gecenin o saatinde vatandaşımızın aradığı ve ekibi olay yerine yönlendiren yine aile polisimizdir. "50 YTL'lik kömür aldım, parasını bulamadım lütfen yardımcı olur musunuz" ricası üzerine, ceplerinden bozuk paraları çıkararak vatandaşımızın kömür parasını temin eden yine aile polislerimizdir. "Bir tanıdık buldum, un ve yumurtaya ihtiyacı olanlara un ve yumurta temin edebilecek durumdayım, ihtiyacı olan aileleri aile polisleri bana bildirsin" diye bilgisayara not düşen yine bir aile polisimizdir. Benim çilekeş, başkasının ıstırabını ıstırabı, derdini kendi derdi, sıkıntısını kendi sıkıntısı, hastalığını kendi hastalığı, kömürsüzlüğünü kendi kömürsüzlüğü, körlüğünü kendi körlüğü, okula gitmeyenini kendi okula gitmeyeni, suyu akmayan mahalleyi kendi derdi olarak gören benim 611 arkadaşım... Hepsinin gözlerinden öpüyorum. * Dr. Ahmet Çimen (Erzincan Emniyet Müdürü) >> Lütfen hayatımızı zorlaştırmayın Topçular Kışla Caddesi'ni darallttılar. Neymiş, yaya geçidi yapacaklarmış. Trafiği görmeniz lazım, iki araba yan yana geçebiliyordu. Şimdi o trafikten kurtulmak için akla karayı seçiyoruz. Seneye yolu genişletmek için yine kazarlar, bir sıkıntı da o zaman olur... Zaten tramvaydan dolayı yol daralmıştı, şimdi bin beter oldu. Topçular'dan Bayrampaşa'ya geçerken alt geçit vardı, bir de onu kapatmışlar. TEM'e kestirme geçiş vardı, Bayrampaşa metrosunun altındaki alt geçit... Lütfen hayatımızı daha fazla zorlaştırmayın. Sinir harbinden çalışamayacak duruma geldik... * Sevgi Erol-İSTANBUL >> İnsan hayatı bu kadar mı ucuz? Sağlık Bakanlığı'na; 77 yaşındaki anneannemiz Hatice Nak rahatsızlanınca, saat 20 civarında Tuzla Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırdık. Sıkıntı, daralma ve göğüste ağrı gibi şikayetleri vardı. Burada muayene yapıldı, kalp elektroları çekildi, sonra da hastamızı Cevizli'deki Koşuyolu Kalp Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürmemiz gerektiği söylendi. Bunu söylerken herhangi bir gerekçeyi de belirtmediler. Sadece "Arabanız var mı?" diye sordular, "var" cevabını alınca da "Tamam, hastanızı arabanıza koyun ve götürün" dediler. Bizim telaşlandığımızı görünce de, "çok acele etmenize gerek yok, yavaş yavaş gidersiniz" diyerek, bizi sakinleştirmeye çalıştılar... Yolda hastamızın sıkıntıları daha da arttı, Koşuyolu Kalp Hastanesi'nde ilk muayenenin ardından derhal Yoğum Bakım Servisi'ne vardığımızda alındı. Çünkü, hastamız kalp krizi geçiriyordu... Doktorlar nereden ve nasıl geldiğimizi sordular; aldıkları cevap karşısında şaşkına döndüler. Söylediklerine göre bu hastayı ambulansla değil de otomobille bir başka hastaneye sevk etmek hayati tehlike arz ediyordu. "Buraya varmadan hastanızı yolda kaybedebilirdiniz" dediler. Hastamız günlerce yoğun bakımda hayata tutunmaya çalıştı. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Edilen Hipokrat yemininin hiçbir önemi yok mu? Ölümle pençeleşen bir hasta bu şekilde sorumsuzca tehlikeye atılır mı? Bu sorumsuzluğun bir cezası yok mu? * Fatih Gürbüz-İSTANBUL >> Üniversiteliye kredi kartı verirken, bankalar ailenin onayını almalı BDDK ve Bankalar Birliği'ne; Halkın dertlerine tercüman olan köşenizde, bazı bankaların üniversite öğrencisi gençlere kredi kartı vermede çok cömert ve bonkör davrandıklarını, hemen kart tanzim ederek işleme açtıklarını yazdınız, bunların aileleri mağdur ettiğini yazdınız. Çok haklısınız, görüşlerinize ve endişelerinize aynen katılıyorum. Benim çocuğum da üniversitede okuyor, ona da ünlü bir bankadan, kredi kartı vermişler, alışveriş ediyor, verdiğimiz paradan ekstresini ödüyor. Sizin de işaret ettiğiniz gibi, bunlar daha öğrenci, işleri yok, güçleri yok. Tek gelirleri, bizim verdiğimiz harçlıklar. Borçlarını, onunla tediye ediyorlar. Yarın öbür gün, kredi kartından dolayı borca girseler, parayı ödeyemeseler, banka kime gelecek? Bize. İş uzarsa, mahkemelik olacağız, hatta, hiç haberimiz bile olmadan, evimize hacze bile gelebilirler. Annesi geçen gün, çocuğumun banka ekstresini ödemek için İstanbul, Üsküdar Altunizade tarafındaki banka şubesine gitti. Kaç para borcu var diye sordu, söylemediler. Böyle şey olur mu, bizim çocuğumuzu borca alıştırmaya kimin ne hakkı var? Ailesine sormadan, "kefil misiniz?"diye görüşünü almadan, bu işsiz güçsüz, maaşsız çocuklara kredi kartı verilir mi? Bu davulun tokmağı bazı bankalarda, davul bizim sırtımızda. BDDK'nın, Türkiye Bankalar Birliği'nin, iş işten geçmeden tedbir almasını, üniversiteliye banka kredi kartı verilirken, mutlaka aile izni alınması şartı aranmasını talep ediyoruz. * Bir öğrenci velisi-İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.