Son günlerde söylenen bazı sözler birçok kişiyi üzmüş. Tepkilerin ardı-arkası kesilmiyor. Aldatılmışlığın, kandırılmışlığın verdiği hayal kırıklığı ve artan öfke... Yaşlı ve emekli olduğunu belirten Bekir Zor da çok üzülenlerden. Bekir Bey, İkinci Dünya Savaşı'nı yaşamış; o zamanlar, 3 ay ekmek bulamadığı zamanlar olurmuş. 1949 seçimlerinde görevli olarak sandık başına gitmiş. İyi insanların, bu ülkeyi-milleti seven kadroların başa geçmesi için çorbada kendi tuzunun da olmasını istemiş Bekir Bey. Gelenler artık insanlarımızı aşağılamasın, horlamasın; inançlarımıza karışmasın, ülkemizin ilerlemesi için gayret göstersin... Demokrat Parti'nin gelmesiyle yüreklere su serpilmiş, güzel işler yapılmış; ama onu da bu millete çok görmüşler. Sonraki yıllarda da genellikle Demirel gelmiş. Zaman zaman iyi işler de yapılmış. Bekir Beyin anlamakta zorluk çektiği bir husus var; İkinci Dünya Savaşı'nı bizzat yaşamış, yerle bir olmuş Almanya, Japonya gibi ülkeler kısa zamanda kalkınıp devleşirken; neden biz iki ileri bir geri gidiyoruz? Acaba bizimkiler hakkıyla çalışmıyor mu? Engel olan güçler mi var? Hele, 1960'tan beri, ağırlıklı olarak etkili olan Süleyman Demirel? Rahmetli Turgut Özal ne güzel başlamıştı, hızlı adımlarla gidiyordu. Sonra da Demirel'in çıkardığı engeller... Bu hükümetin gelmesiyle yeniden ümide kapıldığını belirten Bekir Bey; "adamların canla başla çalıştıkları, ülkeyi milleti çok sevdikleri ve kısa zamanda önemli mesafeler aldıkları ortada" diyor ve buna rağmen çıkarılan engelleri anlayamadığını söylüyor. Hele Süleyman Demirel'in o meşhur son sözünü söyleyerek, yeniden boy göstermesi, eski bozguncuların da bu lafa sarılması... Rahmetli Özal'a mani oldu, ülkeye verdiği zarar ortada; bu defa da mı aynısını yapacak? Ülkeye böyle güzel hizmetler yapılırken, vatanını seven birisi nasıl olur da ortalığı karıştırır? "Konuşan Türkiye, Büyük Türkiye, Demokrat Türkiye" diyerek, yıllarca omuzladığımız bir lider, nasıl olur da değerlerimize bu kadar ters düşer? Bekir Zor ve diğerlerinin soruları, tepkileri, öfkeleri dinecek gibi değil... ------ >>> Burslulara yapılan bu haksızlık giderilsin! Gecen Kasım ayında, biz burslular ile ilgili kanun tasarısının geçirileceği sözü verilmişti. Kanun tasarısının tartışıldığı gün, hepimiz müjdeli haberi bekledik, ama hayal kırıklığına uğradık, tasarı onaydan çekildi. Benim mahkemem Mayıs 1, 2006'dasonuçlandı. Benden istenen para miktarı o kadar astronomik ki, burada kazandığım akademik maaş ile bunu ödemem çok zor. Sadece adalet istiyoruz. Ben YÖK'ün sınavını 1996 öncesinde kazanıp burs aldığım için cezalandırılıyorum. Halbuki 1996'dan sonraki YÖK sınavını kazananlar, aldıkları parayı ödüyor. Neden bizi cezalandırıyorsunuz? Bu eşitsizliğin giderilmesinin bu kadar zaman alması bizleri çok üzmektedir. Benim eşim yabancı. O da benim gibi, kendi devletinden (Kanada)burs aldı. Okulunu bitirdi. Kanada devleti, hatta derecesini bitirdikten, belli bir zaman sonra (2 yıl) faiz işletmeye başladı (en fazla 5% faiz). Ödeme yapmadan önce, burslunun iş bulması için 2 yıllık süre tanıyor. Kardeşlerim bana kefil olmuşlardı. Haciz evlerine veya öğretmen maaşlarına gelecek diye uykularımız kaçtı. Sanki her taraftan kollarım kesilmiş gibi hissediyorum. > Dr. Gülhan Alpargu, Ph.D. Yard. Doçent Doktor ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00