Alışveriş merkezinin otoparkında otomobil hırsızlığı
14.01.2004 tarihinde saat: 17.00 sıralarında, eşim ve aile dostlarımızla birlikte, 09 NK 691 plakalı özel aracımla İzmir Karşıyaka'da bulunan Carrefour Alışveriş Merkezine gittik. Aracımızı Carrefour'a ait müşteri araç park yerindeki 12 nolu perona park ederek, alışverişimizi yaptık. Saat 17.45 civarında, dışarıya çıktığımızda, aracımızın bıraktığımız yerde olmadığını gördük. Etrafta park yerindeki güvenlik görevlilerini aradık, fakat hiçbirini park yerinde bulamadık. Ancak danışmadan telsizle anons yaparak güvenlik görevlilerini 15-20 dakika içinde otoparka getirebildik. Aracımızın çalınması ilgililerin umurunda bile değildi. Bostanlı Polis Karakolu'na giderek şikayette bulunduk, ama hâlâ ne aracımız ne de hırsızlar bulunmuş değil... Carrefour Alışveriş merkezine defalarca gittik. Güvenlik Müdürü ile görüştük. Bu tür bir hırsızlığın ilk defa olduğu, otoparkta güvenlik kamerasının bulunmadığı söylendi. Böyle bir tedbire gerek görmediklerini, otoların kaskosu bulunduğu, bu gibi durumlarda mahkemeye gidilebileceği anlatıldı... Otoparkın iki adet girişi, iki adet de çıkışı bulunmakta. Buralara kamera takılması halinde o tür bir hırsızlık hemen ortaya çıkarılabilirdi; ama ilgililer bu yatırımın kendileri için gereksiz olduğunu anlatıyordu... Yetkililer, mahkemeye gidebileceğimizi, bunun dışında birşey yapamayacaklarını söylediler. Oysa, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 01.07.2003 tarihinde 5039 Esas No ve 8870 Karar No ile verilen kararında; "saklama bir sözleşmedir ki, onunla saklayıcı, saklatanca kendisine bırakılan taşınır bir malı kabul etme ve onu güvenli bir yerde koruma borcu altına girer. Her ne kadar otopark girişinde araçta meydana gelecek hasar ve kayıp eşyadan yönetimin sorumlu olmayacağı yazılsa bile, bu hüküm saklayanın güvenle saklama ve özen borcuna açıkça aykırılık teşkil ettiği için geçersizdir" kararı verilmiş ve otoparktaki hırsızlık olaylarından işletmeyi tamamen sorumlu tutmuştur. Carrefour gibi büyük bir kesime hitap eden alşveriş merkezinin bisküvi reyonuna kadar güvenlik kamerası koydukları halde, müşteri otoparkına hiç güvenlik kamerası koymamaları ne ile izah edilebilir? Necip Kökten - İZMİR Depremzedeye yardım böyle mi olur? Yaşanan iki büyük depremden sonra yaraların kısa zaman içinde sarılacağı sözü verilmişti. Mağdurlar için herkes seferber olmuş, yurtiçi ve yurtdışından büyük meblağlarda yardım toplanmıştı. Birçok uluslararası kuruluş ve devlet de parasal yardımlarda bulunmuştu. Bunlarla da yetinilmemiş "deprem vergisi" diye nitelendirilen ilave vergiler getirilmişti... Bütün amaç, yaraların bir an evvel sarılması, evsiz kalanların ev sahibi yapılmasıydı. Çok yavaş, gecikmeli ve yetersiz de olsa Düzce, Sakarya, Kocaeli, Yalova'da evler yapıldı. Bundaki beceriksizlik ve usulsüzlükler yazıldı çizildi, tekrar değinmeyeceğim. Ama, Marmara depreminde evleri yıkılanlar için İstanbul İkitelli'de yaptırılan 810 konutta ikamet edenlerden bir şikayet mektubu geldi; gerisini de bu mektuptan öğrenelim: "Bizler 17 Ağustos 1999 depremzedeleri olarak, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yaptırılan İstanbul İkitelli konutlarında kura sonucu ikamet etmekteyiz. O tarihteki İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü'nün yetkililerince, 12-15 milyar TL. gibi rakamlarda borç çıkacağı, bu bedelin 2 yıl ödemesiz, 20 yıl içinde ve hiçbir faiz uygulanmadan ödeneceği belirtilmişti. 24.02.2004 tarihinde bize gelen 'Kesin Borçlandırma' listelerinde, 33.5-42 milyar TL arasındaki rakamları görünce çok şaşırdık. Zaten bütün bloklarda ciddi boyutta sorunlar yaşanmakta, bir kısmının tamamlandığı da söylenemez. 1999 yılında ve daha sonra dünyanın her yerinden gelen yardımlar ve alınan deprem vergilerine rağmen, bizim gibi halen psikolojik sorunlar yaşayan dar gelirli depremzedelere bu astronomik rakamlar reva mı? Böyle bir muamele bizde ikinci bir deprem şoku yaptı..."