Tercüme edilmiş kitaplardan lügat manası ile alınıp pozisyon adı olarak kullanılan bazı tabirler, velev ki Batı üniversitelerinde ve bizim üniversitelerimizde de aynı adda ders konusu olsa bile, çoğu personel için bir anlam ifade etmemektedir. O kitapların yazıldığı ülkelerde, o kelime gruplarının birer deyim olma ihtimali ve bu kelime gruplarının hangi anlamda kullanıldığı bilinirse; kendimize mâl ederken de millileştirerek herkesin anlayacağı bir ifade şekline döndürmekte fayda var. Yoksa yöneten ile yönetilenler ve diğer insanlar arasında, birbirini anlama problemi yaşanır. Mesela İnsan Kaynakları Yönetimi'ni ele alırsak, "insan" kelimesinden erkek, kadın, çocuk, ihtiyar ve toplumun her kesiminden fertler anlaşılır. Ama şirket yönetim kitapları ve kamu yönetimi ders kitapları, "insan" kelimesi ile, tepeden tabana şirket çalışanlarını kastetmiş. O halde, pozisyon isimlendirmelerini, her vatandaşın da anlayacağı şekilde yapmamız gerekmiyor mu? "Kaynak" kelimesi neyi ifade ediyor, bu belli değil. Ben, iş başvurusu yapan insanların CV'leri ile çalışanların gerekli şahsi, özlük hakları, performans, izin vs. gibi bilgilerinin bulunduğu birim olarak anlıyorum. İnternetten gereken bilgi edinme araştırmasını yaptık. "Kaynak" kelimesini açıklayan bir ifadeye rastlamadık. Problem, yapılan iş tanımı ile yapılan pozisyon adlandırılması arasındaki uyumsuzlukta. Bunu düzeltelim istiyoruz. Türkçemizi bozmamak için, yapılması istenen iş tanımlaması ile pozisyon adını birbirine uyduralım. İstiyoruz ki; "Personel Müdürlüğü" yerine ihdas edilen bu "İnsan Kaynakları Yönetimi" pozisyon adını duyan her vatandaş, bu göreve gelen kişinin, bir iş yerinde verimliliği arttırmak ve iş hayatının niteliğini yükseltmek gibi bir amacı olduğunu anlasın. Mesela, "İnsan Kaynakları Yönetimi" yerine "Performans Geliştirme ve İş Ortamını İyileştirme Yönetimi" desek, herkes, neyin kastedildiğini anlar gibi geliyor bana. İngilizce'den tercüme edilerek, lügat manası ile alınıp kullanılan ifadeleri, herkesin anlayacağı şekilde değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer "milletlerarası platformda, diğer yabancı şirketlerin kullandığı pozisyon adı ile ilgili ifadeleri kullanmazsak, problem çıkar" deniyor ise, o zaman da yaptığımız anlaşılır adlandırmanın yanında ve parantez içinde (Human Resources Management) yazarız, yine olur. Maksadımız şirket içinde de, şirket dışında da anlaşılır olmayı sağlamaktır. Bu sadece bir misal idi. Buna benzer her yabancı ifade millileştirilerek anlaşılır hale getirilebilir. Bu ifadelerin farklılıkları müşteri memnuniyetlerine de nasıl etki ediyor bir misal verelim: Tanınmış bir beyaz eşya firması "Müşteri Temsilcisi", bir iletişim şirketi ise, "Müşteri Hizmetleri" adlı bir aracı birimle müşterileri ile irtibat kuruyor. Bize göre ikinci şirketin pozisyon adlandırması daha uygun. Çünkü bir problemim için beyaz eşya firmasını aradım, bir türlü firma yetkilisi ile görüşemedim. Benim temsilcilik görevi vermediğim "Müşteri Temsilcisi" yolumu kesti. Bir türlü beni firma yetkilisi ile görüştürmedi veya görüştüremedi. Ama iletişim firmasında, "Müşteri Hizmetleri Departmanı" problemimi çözdü. Çünkü onlar firmayı temsilen benimle görüştüler. Bu konunun Üniversitelerimizi de yakından ilgilendirdiği kanaatindeyiz. Zira ders kitaplarında yapılacak millileştirmeler kamuya da aksedecektir. Bilindiği üzere, her fikir muhteremdir amma muteber olmayabilir. Bizim bu değerlendirmemizi kabul etmeyebilirler. Bütün şirket yöneticilerinin ve Üniversitelerimizdeki ilgili fakültelerin bu konu üzerinde düşünmelerinde fayda olacağını düşünüyorum. Mustafa Beşdere >> Türkçeyi katletme misyonu Türkçemizi, yabancı kelime işgaliyle âdeta katlediyorlar. "Segment, ancormen, fenomen, misyon, portal, mental, ironik, manüplasyon, inovasyon, CEO, obez, agresif, hijyen, vizyon, sorti, arter, portföy..." Günden güne artan bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Âdeta Türkçeyi katletme misyonu üstlenilmiş. Yazıktır Türkçemize, birileri el atsın... Süreyya Budak >> Öğretmen atamaları Sayın Milli Eğitim Bakanımız Ömer Dinçer, bu yıl 160 bin öğretmene ihtiyaç duyduklarını; 40 bin öğretmeni atadıklarını, geriye kalan açığı ise ücretli öğretmenlerle kapatacaklarını dile getirdi. Eğitimde başarıyı yakalamanın çözümü, her yıl, hatta her dönem değişen ücretli öğretmen çalıştırmak değil, kadrolu öğretmen atamaktır. Mevsimlik işçi ancak tarım, turizm gibi sektörlerde olabilir. Eğitim alanında mevsimlik işçi çalıştırılması utanç verici bir tablodur. KPSS puanları, daha önceki yıllarda 2 sene geçerliydi. Bu puanlar 2, hatta 3 atamada kullanılırdı. Bu yıl ise biz alacağımız puanın 2 yıl geçerli olacağı bilgisiyle bu sınava hazırlanırken, sınavdan 1 gün önce yönetmelik değiştirildi ve bu sene KPSS puanları sadece 1 atamada geçerli oldu. Bu da biz atama bekleyen öğretmenlerin mağduriyetini arttırdı. Bu seneki puanlarımızın 1 yıl geçerli olması ve yeni sistemle birlikte öğretmen açığının artmasından dolayı, 238 bin öğretmen olarak bir an önce atanmak istiyoruz ve ek atama talep ediyoruz. Bütün illerimizde, hemen hemen her okulda çok fazla öğretmen açığı bulunduğunu ve bu açığın, Eğitim Fakültesi mezunu bile olmayan ücretli öğretmenlerle giderilmeye çalışıldığını biliyoruz. Sadece biz öğretmenler değil, ailelerimiz ve sevdiklerimiz de bu süreçte fazlasıyla yıprandı. Bir an önce, yeni bir alım yapılarak mağduriyetimizin giderilmesini ve çocuklarımızın geleceğinin iadesini talep ediyoruz. Atama Bekleyen Öğretmenler > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00