Bugün size yazacağım dert ve sıkıntılarımızı birçok arkadaşım ve vatandaşımız dile getirdi; ama ya devleti yönetenler okuma yazma bilmiyorlar, ya da aşırı derecede duyarsızlar. Ben 26 yaşında ve hayatının 16 yılını okuyarak geçirmiş bir Türk vatandaşıyım. Ama bizi doğduğumuza pişman ettiler. 1999 yılında Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünü bitirdim, askerliğimi düzenli bir şekilde yaptım (kaçmak için uğraşmadım). Yetkililerin önümüze çıkardığı tüm para toplama mekanizmaları olan KPSS, DMS sınavlarına girdim; ama birtürlü ne hikmetse aldığımız puanlar yetmiyormuş. Yani eğitmen, öğretmen olma hakkımız bir türlü elimize geçmedi. Aynı şekilde diğer bölümlerde okuyan arkadaşlarım da kendi mesleklerini yapamıyorlar. Tabii bunun neticesinde herkes ilk bulduğu işe atlıyor ve verim alınamayan işler yapılıyor. Bu durum, hem ekonomiye, hem devlete hem de bize zarar veriyor. Herkes kendi bildiği işi yapsa ve devletimiz de buna mani olmasa, her şey ne kadar güzel olacak. Bazı eğiticilik formasyonu ve eğitimi almamış üniversite mezunu arkadaşlarımız ne hikmetse öğretmenlik yapabiliyor. Bir Ziraat Mühendisi, bir İnşaat Mühendisi, İşletme bölümü mezunu öğretmenlik yapabilyorsa, ben de o zaman onların mesleğini yapmak istiyorum; bu hakkı kendimde görüyorum. Ben 4 sene okudum, ama başkaları parayı verip 100 saatlik eğitimle benim işimi yapıyorlar. Ben o arkadaşlarıma asla kızmıyorum, onlar da bu işsizlik ortamında bence olabileni yapıyorlar. Nasılsa benim güzel ülkemde en önemsiz şey eğitim! Devlet büyüklerimiz yanlışlıkla eğitime önem verip de halkın gözünün açılmasını sağlarlarsa, ne büyük bir hata(!) yaptıklarını anlarlar; çünkü eğitimli bir Türkiye'de asla onlara yer olmayacak. Bir de ben, şu an 150 milyona sigortasız ve de hiç izinsiz bir işte çalışıyorum. Yine de halime şükür, birçok arkadaşım benden daha kötü durumda. Ben herhangi bir fabrikaya işçi konumunda müracaat ettiğim zaman, bana üniversite mezunu olduğumu hatırlatıp, yasa gereği işe alınamayacağımı söylüyorlar. Peki o zaman devleti yönetmeye çalışan ve ilkokul diplomasını sonradan alanlara ve hiçbir bilgisi olmayanlara kimse birşey demeyecek mi? Ben iş istiyorum ve bu saçma sapan düzenlemelerin kaldırılmasını istiyorum. Artık yeter, ekmeğimi çalıp durmayın! > İsa Çavdar - MANİSA Maaş farklarımız ne oldu? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Bilindiği gibi, işçi emeklilerine kanun gereği, 2000 yılından bu yana, her ayın enflasyon (TÜFE) oranına göre zam yapılmaktadır. Temmuz ayında binde 6, Ağustos'ta da yüzde 1.4 oranında zam aldık. 2-3 milyonluk artışlar çok komik ve işçi emeklilerini rencide etmektedir. Bu kanunun değiştirilerek, evvela maaşlarımızın insan onuruna uygun duruma getirilmesini, sonra da memur emeklileri ile eşit zam verilmesini istiyoruz. İkinci husus da maaş farklarımız. Önceki Bakan Sayın Yaşar Okuyan, yaptığı açıklamada bu farkların en geç Ağustos ayı maaşları ile birlikte ödeneceğini söylemişti. Ama ne hikmetse bir gelişme olmadı. Yeni Bakanımızın, biz emekliler için hayati önem taşıyan bu işi çözmesini, farklarımızın bir an önce ödenmesi için gerekeni yapmasını istiyoruz. > H. Bahri Öney (İşçi emeklisi) - İSTANBUL Hani potalarımız? Sayın Mustafa Sarıgül'ün dikkatine; Biz Mecidiyeköy ve Gülbağ'da oturan, çoğumuz üniversiteli gençleriz. Yaz tatilinde arkadaşlarımızla basket oynayarak vakit geçirip, spor yapardık Fakat oynadığımız alanlar bir bir yok edildi. Ortaklar Caddesi'ndeki muhtarlığın yanındaki saha paralı halı saha olacakmış, Profilo'nun aşağısındaki saha nakış kursu olacakmış... Çevre okulların potaları hep kaldırıldı. Potası olan okulların da hademeleri içeri sokmuyor. Bir de "Şişli'ye bin pota" diyorlardı. Şimdi Sayın Şişli Belediye Başkanı Sarıgül'e soruyorum; Esentepe'deki yeni yapılan saha dışında, Mecidiyeköy'de nerede pota var? Siz ki sporu seven genç ve çağdaş bir Belediye Başkanısınız. Burada, mahallemizde yaptığınız tüm konuşmalarda "gençlerin yanındayım" dediniz. Cevabınızı ve yardımınızı bekliyoruz. > Ahmet Oker ve arkadaşları Şişli / İSTANBUL