Ayrılmış anne-baba ve çocuklara zarar veren bu mevzuatı değiştirin!

A -
A +

Aileden Sorumlu Bakan Sayın Fatma Şahin'in dikkatine; Mevcut yasa, körpecik yavruları anne /babanın egosuna, kin ve nefretine kurban veriyor. Çocuklar uğruna da olsa bir araya gelemeyen kişilerden ya da kişiden anlayış beklenemez. Zaten eşler anlaşsalar ayrılık olmazdı. Ayrılık olduktan sonra, çocukların menfaati her şeyin üstünde tutulmalıdır. Eğer eşler tutmuyorsa, yasal mevzuat tutmalıdır. Gazetenizde 13.01.2013 günlü verilen, "Bir babanın isyanı! Öz çocuğunu görmek için 383 TL ödüyor" başlıklı haberiniz de tam bu konuyu özetliyor. Burada yasal mevzuat, çocuğunu babaya göstermeyen anneye yaptırım uygularsa, anne keyfi davranamaz. Baba da gelirinin yarısını 6-7 saat çocuğunu görmek için harcamak zorunda kalmaz. Anne, çocuğunu babaya göstermedi, egosunu tatmin etti, rahatladı. Peki ya çocuk... Ya baba... Hepsinden önemlisi, baba sevgisinden mahrum, hatta babaya kin nefret duyarak büyüyen bir çocuğun ruh hâlinde, meydana gelen hasarları kim telafi edecek? Baba sevgisinden, anne şefkatinden mahrum büyüyen çocukların yetişkin halleri hiç gözlendi mi? Bu çocukları okutan öğretmenler ile hiç görüşüldü mü? Bence önemli olan, suç işlendikten sonra cezalandırmak değil, suçun oluşmasını önlemektir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz her şeyimiz olan çocukların daha sağlıklı büyümeleri, parçalanmış aile çocuklarının, daha normal şekilde süreci tamamlamaları için bir an önce yasal mevzuattaki boşluk giderilmelidir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Eşimden ayrıldım ama ben ayrılığı istemedim. Hiç olmazsa çocuklar büyüyünceye kadar beklemeyi, hatta eve sadece hafta sonları gelmeyi, ayrı odada kalmayı teklif ettim. Kabul etmedi. Anlaştık, çocukların velayeti bende kaldı. Boşandıktan sonra velayet davası açtı, üç çocuktan ikisinin velayeti bende, birisi yaşı küçük olduğu için annesinde kaldı. Mahkeme, çocuklarla ve çocukların kardeşleri ile ilişki kurması için, her ayın 1. ve 3. haftasının cumartesi günü anneye, 2. ve 4. haftasının cumartesi gününü bana verdi. Ben Osmaniye ili Bahçe ilçesinde, ayrıldığım eşim Ankara'nın Pursaklar ilçesinde yaşıyor. Ankara'da yaşayan oğlumu görmemin iki yolu var; 1. Doğrudan gidip kapısını çalmak. Kapı açılmazsa veya vermiyorum dediğinde, cumartesi günü gidebileceğim tek resmî makam emniyet. Polisler, "icra dairsine gideceksin" diyorlar. Çocuğu vermeyen eşe herhangi bir yaptırım yok. Sadece velayeti kötüye kullandığı için, mahkemede velayetin el değiştirmesi sağlanabilir. Onun için de, aile mahkemesine dava açmak gerek. Dosya Yargıtay'da. Yaklaşık bir yıl sürecekmiş. Sonra mahkeme de yaklaşık bir yıl devam eder. İki yıl içinde kardeşlerini göremeyen, bu yüzden psikolojisi bozulan çocukların manevi zararını kim telafi edecek veya edebilecek?.. 2. Ankara'da yaşayan çocuğumu görmek için, icra dairesinden yasal süreci başlatacağım. En az 20 gün öncesinden talimat yazdırıyoruz. Talimat tebliğinden 7 gün sonra Bahçe İcra Dairesi Ankara'ya talimat yazıyor. Yazılan talimatı tevzi ettirmek için ve hafta sonu psikolog ve icra memurundan randevu alabilmek için en az bir gün öncesinden Ankara'ya gelmem gerekiyor. Ankara'da yaşayan çocuğu sabah alıp Osmaniye'ye, oradan Ankara'ya aynı gün götürüp getiremeyeceğimden, yanımda yaşayan iki çocukla birlikte, en az perşembe akşamından çıkmam gerekiyor. 3 kişinin en az 2 günlük Ankara'da konaklama, yeme, yol ve yaklaşık 300 Türk Lirası icra masrafı, toplamında bin TL civarında bir rakam yapar. Bu, ayda iki kere tekrarladığında, bütün gelirim bu yolda bitiyor. Benim pozisyonumda olan bütün babaların yaşadıkları sıkıntıları; Ceza Kanununa eklenecek iki maddenin çözeceğine, icra daire ve mahkemelerin de yükünün hafifleyeceğine inanıyorum. Tahsin Özer >> Bazı sigorta şirketleri müşteriyi üzüyor Sigorta şirketleri zaman zaman reklam verir, ne kadar güvenilir olduklarını anlatırlar. Yaşanan büyük depremlerden sonra, deprem sigortası uygulaması mecburi oldu. Trafik sigortası ve kasko da öyle. Sigortanın diğer çeşitleri yaygın olmamakla beraber, gittikçe daha fazla müşteri bulabiliyor... Peki sigorta şirketleri taahhütlerini tam olarak yerine getiriyor mu? Buna evet demek pek mümkün değil. Bazı şirketler hâlâ sudan bahanelerle engel çıkarıyor, vatandaşın zararını ödememek için her yolu deniyor. İyi beklentilerle E. Sigorta Şirketine gidip sözleşme imzalayan Yurdagün Göker'in, bir sel felaketinden sonra yaşadıkları, birçok gerçeği su yüzüne çıkarıyor: "1- Arabam+evim+yazlık evim dört seneden beri bu sigorta şirketince sigortalanmıştır. 2- 10 Ekim 2012 tarihinde Marmara Bölgesi'ndeki sel felaketi sırasında, yazlık evimde bahçe duvarları, bahçe çitleri, otomobil için yapılan yolları ve bahçenin zemininde büyük hasarlara sebep olmuştur. 3- Olanları E. Sigorta Şirketi'ne bildirdim. Onlar da Bursa'dan bir eksper tayin ettiler (Enver Umur). 4- Eksper 5300 TL hasar tespit etmiş. 5- Bir zaman sonra, Sigorta şirketi benim zararımı ödemeyeceğini bir faks mesajı ile bildirdi. Faks yazısında, "açıkta bulunan kıymetler için; dahili su seylap, fırtına, duman, kar ağırlığı ve dolu teminatları hariçtir" diyorlardı. 6- Oysa benim elimdeki poliçemde, seylap-dahili su teminatı karşılığı benden 26.02 TL ve fırtına teminatı karşılığı olarak da 21.99 TL prim alınmıştır. Sigorta şirketi eğer seylap, dahili su ve fırtınayı teminat dışında bırakıyor veya bırakmak istiyorsa, bunu bana daha evvel bildirmeli ve her doğru firmanın yapacağı gibi; vermeyeceği teminat ve hizmetler için prim ödetmemeleri gerekirdi. Ben de gider bu teminatları veren bir şirkete sigortamı yaptırabilirdim." E. Sigorta şirketi burada Yurdagün beyin mağduriyetini bir an önce gidermeli, primini tahsil ettiği teminatlardan kaçmamalı, müşteri memnuniyetini öne çıkarmalı, sigorta sektörüne zarar vermemelidir. > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.