İlkbahar, mevsimlerin en güzelidir. Tabiat yeniden uyanır, bitkiler yeşilliklere bürünür, kırlar rengârenk çiçeklerle bezenir... Yurdumuz, baştan başa bu güzellikleri yaşar. Hele içinde bulunduğumuz mayıs ayında bütün bu güzellikler zirveye ulaşır. Baharın âdeta büyüleyen güzelliği bütün canlıları da etkiler... Ama son günlerde, bu güzellikleri örten kasvetli bir hava oluştu. Ülkemizi baştan başa kaplayan, yarınımızı, ufkumuzu gölgeleyen kasvetli bir hava... Oysa Türkiyemiz doğrulmak üzere idi, yatırımcı önünü görüyor, yarınına güvenle bakıyordu. Ekonomik rakamlar umut vericiydi. Yabancı yatırımcı akın akın geliyordu. Bütün bunlar iş, aş, ekmek demekti, yarınlarımıza güven demekti, kötü gidişi yenmek demekti... Bütün bu olumlu hava nasıl da gölgelenir? Suni gerilim ve krizlerle bir ülkenin, bir milletin geleceğiyle oynamanın vebali taşınabilir mi? Bu milletin âhını almanın ağırlığı ezmez mi? Bütün bunlarda dahli bulunanların vicdanları rahat mı? Semalarımıza, zihinlerimize, geleceğimize, ufkumuza kasvetli havayı pompalayanlar, bir vicdan muhasebesi yapıyorlar mı? Bundan kurtulmanın en kestirme yolu; millete, hakiki hakeme, seçime gitmektir; iktidarın bu kararı çok doğru. Kendilerini halkın üstünde görenler, hukuku emellerine alet edenler, üst makamların tamamını sadece kendi zihniyetlerini taşıyanlara layık görenler bundan memnun olmayacaklardır. Halkın ipleri ele geçirmesi, özellikle cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi bunlara kâbus gibi gelecek; oynadıkları bunca oyunun sonuçsuz kalması, bunların uykularını kaçıracaktır. Bu değişikliğin olmaması için her türlü engeli çıkaracaklardır, zaten bu doğrultudaki açıklamalarını da yaptılar. Türkiye'deki seçmen eğilimleri bellidir; 60 yıldır yapılan seçimlerde pek değişmemiştir. Halkın yüzde 75'e yakın oranını, muhafazakâr kesim oluşturuyor. Bunlar sağ yelpazede yer alıyor; kalan yüzde 25'lik oran da karşı tarafta. Kısaca, bugünkü oyunun tezgâhtarları, ancak yüzde 25'lik kesimden puan alabilir, geri kalan ezici çoğunluğun da şimşeklerini çekeceklerdir. Halkın seçeceği cumhurbaşkanı da bu azınlığın tercihlerine kesinlikle uymayacaktır. Bu azınlık ancak bürokratik oyunlarla, hukuki zorlamalarla netice alabilirdi, bu silahları da ellerinden alınacak gibi. Geçmişte halkın takdirine mazhar olmuş bazı şahsiyetlerin ahir ömürlerinde farklı kulvarda görünmeleri de kimseyi yanıltmasın. O zatların halk nazarındaki itibarları tükenmiştir. Mitinglere, toplanan kalabalığa gelince; elbette bütün bunlar demokratik haklar. Başkasına zarar vermediği, şiddete kaçmadığı sürece bu tür hakların sonuna kadar kullanılmasında sakınca bulunmamalı. İsteyen yürüyüş yapmalı, isteyen mitinge gitmeli, dileyen bağırıp çağırabilmeli... Ama bu kalabalıkları fazla abartıp havaya girenlere hatırlatmakta fayda var; o kalabalık kitlenin kaç katı kadar vatandaşın öfkesini de gittikçe kabartmakta olduğunuzu biliyor musunuz? Kalabalıklara, vatandaş nezdindeki gücünüze o kadar güveniyorsanız; cumhurbaşkanını bizzat o kalabalıklara seçtirmekten neden korkuyorsunuz? Merkez sağı birleştiren liderler olma iddiasındaki zatlara da bir hatırlatma; vatandaştan gelen tepkilere bakılırsa, öfke çok büyük; yaptığınız, vatandaş nazarında affedilmez bir hata olarak görülüyor. Hatalarınızı biraz olsun telafi etmek için, birilerinin peşine takılmayın, ülkeye bir iyilik yapın ve tabanınıza kulak verin... Cumhurbaşkanını da halk seçsin. Söz milletin olsun. Bürokratların, atanmışların rejim üstündeki gölgesi ancak bu şekilde dağılır... ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00