Bakan Bey bu tecrübeyi yabana atmamalı

A -
A +

Zaman zaman, mesleğine yıllarını vermiş, ancak şimdi seslerini yetkililere duyuramayan çok değerli kişilerden ilginç çözüm önerileri gelir. Bürokratların günlük koşuşturma içerisinde düşünmeye fırsat bulamadıkları birçok öneri. Dışarıda bakarak problemleri daha berrak bir şekilde düşünen ve çözüm önerileri getiren vatandaşları yabana atmamalı, bu öneriler üzerinde durulmalıdır. Emekli Öğretmen İsmail Avcı da ikili öğretimin tek öğretime çevrilmesi için ilginç bir öneride bulunmuş. Umarım Milli Eğitim Bakanı ve bürokratları işin bu yönünü de düşünür: "İlköğretim okullarında 6 saat ders yapılmakta; bunun 5 saat olması gerektiğini düşünüyorum. Sabahın erken saatlerinde okullarına giden miniklerin vasıtalarında uyukladıklarına çok şahit oldum. Akşam karanlığında torunlarını almak için gelmiş nine ve dedelerin koşuşturmalarına da. Akşam karanlığında o minikleri sokaklara bırakmak ne acı... Şunu kesinlikle ifade edeyim ki, özellikle ilköğretim okulları için uygulanan 6 saatlik ders uygulaması hiç bir hesaba ve araştırmaya dayanmamaktadır. Normal eğitim yapan okullarda sabah saat 8.45'te derse başlanıyor, akşam 15.10'da da bitiyor. İyi de ikili eğitim yapan yerlerde okuyan yavrularımızın suçu ne ki, ya sabahın karanlığında, ya da akşamın karanlığında okulda bulunma mecburiyetinde bırakılıyorlar? Sizden ilk isteğim, ilköğretim okullarında bir dersin kaldırılarak 5 satlik ders uygulamasına geçilmesi. İkinci isteğim de, ilköğretim okullarında sabah saat 8.00'de dersler başlatılsın, 14:30'da bitsin. Aynı mekanda saat 15:00'te lise öğrencileri için eğitim başlasın, 20.00'ye kadar devam etisin. Geçici bir süre için böyle bir çözümle ikili eğitim ve öğretim tekli eğitime indirilebilir. Düşünebiliyor musunuz, saat 15:00'te paydos olan lise binaları ertesi gün saat 9.00'a kadar boş bırakılıyor. Bu boşluğun 15.00-21.00 saatleri arası değerlendirilirse, geçici bir süre için tekli eğitime geçme imkanı sağlanır, zamanla kalıcı çözümler bulunur..." Psikologlara çare bulun Sağlık Bakanı ve diğer ilgililerin dikkatine; Bizler üniversiteleri yıllar önce bitiren psikologlarız. Yani insanların ruh sağlığı, mutluluğu, toplumumuzun huzuruyla bireysel olarak ilgilenen ve bunun için üniversitelerde eğitim gören meslek grubuyuz. Ama şu anda işsiziz. Çünkü, serbest çalışma hakkımız için bir düzenleme yok. Lise mezunu sağlık memuru, sağlık kabini açıp, enjeksiyon yapıyor, serum takıyor, sünnet yapıyor; ama bizler yüksek lisansımızı dahi yapmış olsak, 1928 yılında çıkan 1219 sayılı kanun kapsamında olmadığımız için bu mesleği serbestçe icra edemiyoruz. Kanunsuz çalışmak istemiyoruz, vergimizi de vermek istiyoruz. Psikolog tabelamızı asıp, kendi mesleki ve kanuni sorumluluğumuz çerçevesinde iş yapmak, milletimize bu sahada hizmet etmek istiyoruz. Bizleri bir psikiyatrın emrine vererek böyle bir mesleği icra etmemizi istemek, bu mesleğin ehemmiyetini bilmemek ve yok saymaktır. Çünkü bizler psikiyatr gibi reçete yazmıyor, hasta yatırmıyoruz. Kişilik testlerle insanların kişilik yapılarındaki yetersizlikleri; ilgi alan ve yetenek testleriyle, gözbebeğimiz gençlerimizin daha kolay ve etkin yönlendirilmesini; aile terapileriyle ailedeki huzursuzluğu, bireysel terapilerle bireyin ruh ve zihinsel sağlığının düzene girmesini, sağlarken; psikiyatrlardan farkımız ortaya çıkmaktadır. Hükümetimizin biz psikologlar için yasal bir düzenleme yaparak; işsizliğimize son bulmasında, vergimizi vererek ekmek paramızı kazanmamızda bizlere imkan sağlamasını istiyoruz... Ersan Yılmaz (Psikolog)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.