Ülkemizde yaşanan darbe dönemlerinin belki de en büyük mağdurları, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları olmuştur. Binlerce asker işkencelerden geçirilmiş, psikolojik baskı altına alınmış ve savunma hakkı tanınmadan, yargı kararı olmadan meslekten çıkarılıp, açlığa ve sefalete mahkûm edilmişledir. Özellikle 28 Şubat sürecinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yapılan bu tasfiyeler tam bir zulme dönüşmüştür. Kimi zaman Yüksek Askerî Şûra Kararları, kimi zaman da Bakan Onayı veya Kararnameler yolu ile gerçekleşen bu tasfiyelerin hiçbir hukuki dayanağının olmadığı da açıkça görülmüştür. Anayasamızın temel ilkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine göre, "Hiç kimse çalışma hakkından yoksun bırakılmaz" ve "Hiç kimse Yargı kararı olmadan özgürlüğünden alıkonulamaz" hükümlerine amirdir. Ancak, olağanüstü dönemlerde, darbeci zihniyetin yaptığı yasa ve yönetmelik değişiklikleri, "disiplinsizlik" adı altında ve tamamen düzmece belgelerle, personelin tasfiyesine zemin hazırlamıştır. Bu ilişik kesme işlemleri yargı kararları ile yapılmamış, sicil amirlerinin raporları ve kanaatleri doğrultusunda uygulanmıştır. Görüldüğü üzere, bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nden, gerek Yüksek Askerî Şûra (YAŞ), gerekse Bakan Onayı veya Kararnameler yolu ile yapılan bütün ilişik kesme işlemlerinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmamakta ve Anayasaya aykırılık oluşmaktadır. Keza Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararları ile TSK'dan ilişikleri kesilenlere bazı özlük haklarını veren 6191 sayılı yasanın geçici 32. maddesi ile bu tescillenmiş ve yasama organınca da zımnen kabul edilmiştir. Ancak, söz konusu yasanın uygulanması sırasında da yeni bir ayırımcılık yapılmış, ayrılma gerekçeleri aynı olmasına rağmen, Bakan Onayı veya Kararnameler ile TSK'dan ilişikleri kesilenler, bu yasanın kapsamı dışında bırakılmışlardır. Kararname mağdurlarına yapılan bu uygulama, ikinci bir Balyoz darbesidir. Bugün darbe planları yaptıkları gerekçesi ile, haklarında hapis cezası hükmü verilenler, adil yargılanmadıklarından, mahkemenin tarafsız olmadığından şikayet etmektedirler. Buradan kendilerine ve kamuoyuna seslenmek istiyorum: Sizler hakkınızdaki iddialara karşı savunmalarınızı yaptınız, avukatlar tuttunuz, lehinize olan delilleri mahkemeye sundunuz. Peki bizleri meslekten çıkarırken ne yaptılar biliyor musunuz? Amirler, hakkımızda "irticacı" diye, "disiplinsiz" diye rapor düzenlediler, yetmedi aynı amirler hapis cezaları verdiler (Yargıç olmadıkları halde). Sonra da dosyalarımızı YAŞ'a ve Bakanlığa göndererek, ilişiklerimizi kesip, sorgusuz sualsiz açlığa ve sefalete mahkûm ettiler. Soruyorum şimdi; hangisi adaletli ve hangisi hukuka uygun? Bizler savunma ve adil yargılanma hakkımızı kullanmadan mağdur edildik, yıllarca temel hak ve hürriyetlerimizden mahrum bırakıldık. Çocuklarımızın geleceğini çalanlardan elbet bir gün hesap sorulacaktır. Ama bugün acil olarak yapılması gereken, Kararname mağduru TSK mensuplarına iade-i itibarlarını geri vermektir. Servet Kahramaner (Re'sen Emekliler Derneği Başkanı) >> Sizce ben evimin önünde okul mu istemiş oluyorum! Ben, Mardin/Nusaybin'de sınıf öğretmeni olarak görev yapan 5 yıllık bir eğitimciyim. Göreve başladığımda, 6 ay sonra eşimin yanına gidecek özlük haklarına sahiptim. Ama, ansızın bir gün bu haklar elimden alındı. Hem de hiçbir altyapısı olmayan, "ben yaptım oldu" tarzında çağ dışı bir düşünce ile! Okuldan eve 78 km mesafe var. Ve ben bu yolu her gün gidip geliyorum. Servis yok! Düzenli minibüs yok. Akıllarına göre dolarsa yürür, dolmaz ise boş yerin parasını bile verseniz adam yürümez. Öğretmenlikten önce, baba desteği ile aldığım bir aracım var, mecburen onunla gidip geliyorum. Bu aracımın bana aylık masrafı 850 TL, aldığım ücret 1810 TL; ek derslerimi hiçbir zaman tam alamadım. Faranjitim var ve aracın içinde kuru havadan dolayı sürekli nüksediyor. Bu da bazı günler öğrencilerime kavuşmamı engelliyor. Haliyle bir gün gidemesen, hatta ayakta tedavi de alsan, 1 haftalık ek dersinizi siliyorlar. Çocuklu bir yuva! Eşim Kızıltepe Devlet Hastanesinde Laborant. Kendi kendimize düşünmüştük, en fazla 1 yıl sonra bir araya geliriz diye düşünmüştük. 1 yıl zor da olsa geçerdi... Ama bilemezdim ki 3 ayrı özür grubu atamasında, 2 yılı aşkın kıpırdayamayacağımı. Puanım az da değil, 100'e yakın. Bu bölge için az sayılmaz. Ama "Aileyi Koruma Kanununa" uymaya gerek bile duymadan, yok sayıldık. Kahroluyorum. 20 puanla özür sahibi, Türkiye"nin bir ucundan bir ucuna gidiyor, ama ben 90 puan ile 78 km hem de 2 yılı aşkın süredir, evime gelemiyorum! Hem 20 puan hem de 1 yıllık öğretmen gidiyor, ben kalıyorum! Neden?!. 13 yaşındaki oğlum ikinci kademede, 15 yaşındaki kızım Anadolu Lisesinde, 6 yaşındaki oğlum 1. sınıfta, 1 kızım 20 gülük; annem kronik şeker, ciğer, tansiyon hastası ve doktorları burada, evimi de taşıyamıyorum. Babamı 6 ay önce kaybettim, annemi yalnız bırakma şansım olamaz! Her gün mezarına gitmezse canı yanıyor ve bu da bize yansıyor. Zaten yeterince yıkılmış durumda! Bir diğer handikabım da oğlumun onun elinde büyümüş olması ki, onları ayırmak mümkün bile olamıyor! Yollardaki yoğun kamyon trafiği yanında, son zamanlarda güvenlik problemi de arttı. Her gün 156 km yol! Az değil ki. Bir gün bir kamyonun altında kalırsam ne olacak evlatlarıma! Allah korusun. Hakkım olmayanı istemiyorum, yazdıklarımın hepsini ispata hazırım. Ben eşime kocayım, anneme evladım, çocuklarıma babayım kardeşlerime veliyim; anlayacağınız zordayım vesselam... Şimdi sizce ben evimin önünde okul mu istedim? S.Y. >> Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00