Bankacılık köklü değişime muhtaç

A -
A +

Bilindiği gibi, fertlerin mali birikimlerinin önemli ölçüde olmadığı dönemlerde, insanımız kamu bankaları ile tanıştı. Bilahare özel bankalar, sonra da faizsiz katılım bankaları (kâr-zarar ortaklığı) devreye girdi. Ülkemizde de, ABD ve AB'de olduğu gibi, mali krizden olumsuz yönde etkilenen ve dolayısıyla ekonominin dibe vurduğu süreçler yaşandığı hepimizin malumu. Onun için, başta reel sektör olmak üzere, bütün kesimlerin gözü-kulağı hep mali piyasalarda olur. Şu da bir gerçektir ki, AK Parti Hükümeti döneminde; finans sektörümüz mali disiplinle atbaşı gitmiş, tavizkâr bir stratejiye zemin hazırlanmamıştır. Aksi takdirde, eski yaşadıklarımız ve 2008 küresel krizi bizim kapımıza da uğrayabilirdi. Banker paniği sırasında bankada çalıştığım, yaşananları bildiğim için, yine de korkularım devam etmektedir. 2001 krizinde, 22 bankanın içinin boşaltılması acı bir tablodur. Yüksek meblağlı banka açıkları hazine tarafından AK Parti Hükümeti döneminde ödemeye mecbur bırakılmasaydı, birçok yatırıma kaynak olacaktı. Yine bilindiği üzere, bankalar krizinden sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurularak, vatandaşın mevduatının belli bir kısmı sigortalanmıştır. Ayrıca bankaları regüle edecek Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu hayata geçirildi. Yine bankaların kendi aralarında kurduğu Bankalar Birliği bulunmaktadır. Ülkemizde ve dünyada yaşanan mali krizlerden yola çıkarak, finans sektörümüzde buna göre yeniden yapılanmaya, taşıyıcı ayakları muhkem hale getirmeye ihtiyaç vardır. Bu da köklü değişim-dönüşümle olabilir. 1. Bütün faizli bankalar da "Katılım Bankaları" statüsüne geçemez mi? Faiz yerine, "kârdan ortak etme" veya "komisyon" adı altında hizmet verilemez mi? Mesela, küçük yerleşim birimlerinde "Katılım Bankaları" bulunmamaktadır. Mütedeyyin vatandaşların tasarruflarından faydalanılabilir. Fon artışları yatırıma kanalize olacaktır. Kaldı ki, tüketim harcamalarındaki azalış, cari açığa da olumlu yansıyacaktır. 2. Bazı bankaların aşırı kârları yanında, Katılım Bankalarının kârları daha mütevazı olmaktadır. Çünkü Katılım Bankaları çalışanlarına daha iyi ücret ödemektedir. Bilhassa üniversite mezunu olup da işe ilk girenlerde bu fark açık şekilde gözlenmektedir. Finans sektörü kazanmalı ama çalışan eleman da kimseye muhtaç olmadan, ayaklarının üzerinde durabilmelidir. 3. Bazı bankaların, satış elemanlarını tek kişi olarak, randevusuz şekilde sahaya sürdükleri, bunların bazen kötü muameleye, saldırılara maruz kaldıkları ve ilgili bankaların gereken desteği vermediği, hatta bu yüzden işten ayrılmalar olduğu biliniyor. BDDK buna da çözüm bulmalı. 4. Bankalar da yeni ticaret kanununa destek vermeli. Şirketlerin internet ortamında izlenmesi, hem bankalar için, hem de kayıtdışının azaltılması için faydalı olacaktır. 5. Bazı bankacıların, Merkez Bankasını faiz artırımı için sıkıştırması, dövizde ve piyasalarda manipülasyon yapmaları meslek etik ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi, kabul da edilemez. 6. Bazı bankaların POS cihazlarında vade uzatması, komisyon oranlarını arttırması da esnafta tepki oluşturmaktadır. Yine KOBİ'lerin de faiz oranlarının yüksekliğinden şikayetleri bulunmakta. Faiz ve komisyon oranları ile oynamalar başıboş bırakılmamalı. 7. Çek Yasası, alacaklıları koruma noktasında bankalara da gerekli mükellefiyeti yüklemelidir. Bu durumda çek karnelerini vermede daha çok araştırma yapılır, daha titiz davranılarak, suistimaller ve art niyetlilere set çekilecektir. Bankalarımıza zeval gelmesini istemeyiz. Ama fay hattında bulunan kurumların tahkime giderken uzun vadeli düşünmesi lazım. Finans kesimi de, çalışan da, mudi de, ekonomi de hep beraber imkânlardan kardeşçe, hakça faydalanmalıdır. Kısaca ruhlar ve kafalar aç olmamalı, bütün insanlar birbirlerini merhametle kucaklamalıdır. Necdet Akman

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.