Bankaların batması, hükümet ve bürokratlar...

A -
A +

Olayları kulaktan kulağa duymakla, bilfiil yaşamak arasında fark olduğu kesin. Üç bankada çalıştım; bunlardan biri her geçen gün çalışmalarına ivme kazandırarak gelişmekte, bir tanesinin yerinde yeller esmekte, diğeri de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) tasarrufunda... Son banka kriziyle finans piyasasında ne hale geldiğimiz ortada. Dış ve iç borç sarmalı ile sıkıntılı noktada olan ülkemize bir de batık bankaların getirdiği olağanüstü yük ilave olunca, dengeler altüst olmuş, kriz gündeme iyice oturmuştur... Bankalar genellikle patron, üst kademe yöneticiler, hükümet ve mudilerin politikaları ile şekillenir. Bunlardan her birini beklenti ve menfaatlerini ilgilisi bilir. Banka patronları genellikle Bankalar Kanununa uymaz, kendilerine tanınan limitleri aşarlar. Üst kademe yöneticileri de banka patronuna uyum gösterdikleri sürece makamlarını koruyabilirler. Banka müfettişlerini de bu realiteden ayrı tutamayız. Bankalarda yapılan işlemlerin mevzuata uyup uymadığı, Yeminli Bankalar Murakıplarının incelemelerinden anlaşılır. Yetkilileri bu incelemeleri gereği gibi yapmaması, ya da ciddiye almaması çeşitli suiistimallerin oluşmasına yolaçar. Hükümet ve ilgili resmi kuruluşlar bu hususta baş aktör durumundadırlar. Onca paranın milletin cebinden çalınması, bu sorumluluğun gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynaklanıyor. Millet olarak, yaşadığımız bu acı tecrübeden ders almalıyız... Necdet Akman-İSTANBUL SSK'lıların çilesi Malatya Devlet Hastanesi Acil Servisi'nde can pazarı yaşanırken, hastadan fotokopi ve para isteniyor. SSK'lı hastalara getirilen (sözde) sağlık imkanı çileden çıkartıyor. Devlet Hastanesi Acil Servisi kapısında hastadan önce karne fotokopisi, sonra da 750.000 TL ücret isteniyor. Sağlık Bakanlığı'na bağlı kuruluşlardan direkt olarak yararlanabilen hastalar bir nebze olsun daha avantajlı olurken, SSK'lı hastalar çaresizlik yaşıyor. SSK'lı bir hasta Turgut Özal Tıp Fakültesi Hastanesi'nden yararlanamıyor. Çok acil durumlarda bile uzman doktor telefonla aranarak direktif alınıyor. Daha sonra ise gerekli ilaçlar için SSK'nın yolunu tutmanız gerekiyor. Hem de yetkililere imzalatmak ve mühürletmek şartı ile. Birçok hasta yakını mühür ve imza konusuna dikkat etmediği, bilmediği ya da uyarılmadığı için tekrar Devlet Hastanesi'nin yolunu tutuyor ve SSK'ya ikinci kez gelmek zorunda kalıyor. SSK Hastanesi'nin acil servisi ise içler acısı durumda, duvarlar ve yerler kan ve serum lekelerini içinde, kasapların atık deposu gibi desek, fazla abartmış olmayız... Yataklar dökülüyor, çarşaf ve yastıklar yine kirlilikten ve kokudan kullanılamaz halde. Her iki hastanenin de Acil Servislerinde uzman bir doktor bulmak hiçbir zaman mümkün olmuyor. Bu servislere acil olarak getirilen çok sayıda hasta; tranklizan, ağrı kesici serum ve oksijen gibi uygulamalardan sonra "birşeyi yok" denilerek evine gönderildikten bir süre sonra hayatını kaybediyor. Ertesi gün uzmana görünmesi gerekiyor ise neden taburcu edildiği ya da uzman doktor çağrılmadığı konusu tamamen ciddiyetten uzak ve insana değer verilmediği gerçeğini ortaya koyuyor. Zaten ertesi gün uzman doktora görünmeniz bile randevu almanıza bağlı ve o da ertesi gün mümkün olmuyor. Avrupa Birliği'ne tam üye olabilmek için çalmadık kapı bırakmayan yöneticiler ve siyasilerin bu gerçekleri gözardı etmeleri hastaları üzüyor. Ancak, AB yetkililerinin gözünden kaçmıyor. Malatya'da bir grup SSK'lı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.