Bazı doktorlardan gördüğüm merhametsizliği anlamakta güçlük çekiyorum.. Bunun verdiği acının büyüklüğünü ancak yaşayan bilir... Annem 2006 yılının başlarında amansız bir hastalığa yakalandı, 2007'nin ortalarında vefat etti. Bu birbuçuk yıllık süreç içinde neler neler yaşadık. Nice merhametsizliklere muhatap olduk. Annemin vefat anında bile bunu yaparak, acımızı katladılar. Bizzat yaşadığımız iki olayı gözler önüne sererek, yetkililerin dikkatine sunmak istedim. 1. Olay: 2006'nın Şubat ayında, Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Doğum Hastanesi Onkoloji Bölümü'nde, Narkoz Doktorundan duyduğum şu sözü ömrüm olduğunca unutamam. Hastasını kumaş olarak gören o doktor, "bu kumaştan elbise çıkmaz" demişti yüzüme karşı. Evet bir doktor hasta yakınının yüzüne karşı böyle merhametsiz bir tavır takınabiliyor, böyle moral bozucu şekilde konuşabiliyordu. Tüm hastalıklar Takdir-i İlahi'dir. Rabbimden gelen hastalığa dayanmak mümkün ama böyle merhametsizliklere dayanmak ne mümkün. 2. Olay: Tarih 13.06.2007, Gaziantep Onkoloji Hastanesi, Saat: 02.30; annem solunum güçlüğü çekmekte, son anlarını yaşamaktadır. Kız kardeşim, Nöbetçi Bayan Doktoru uyandırır. Tatlı uykusundan uyanan doktor, hasta yakınına olmadık sözler söyler, bağırır. Hatta saldırır. Homurdanarak, mırıldanarak hastanın nabzını kontrol eder. "Vücut sıcaklığı yerinde falan filan" şeklinde sözler söyleyerek tekrar yatağına gider. Aradan 10 dakika bile geçmeden annem vefat eder. Bu vefat olayı bile tekrar uyandırılan bayan Doktoru sakinleştirmez ve hasta yakınlarına koridorda bağırmaya devam eder. Hasta yakınları büyük acı yaşarken, bayan Doktor "uyandırdınız da ne oldu, anneniz ölmedi mi falan filan" şeklinde bağırır. Evet bu olaylar aynen yaşanmıştır. Bu yazı, bu iki doktor hakkında inceleme başlatılması için yazılmadı. Sağlık Bakanlığı bu merhametsizlikleri görmüyor mu, bilmiyor mu? Bu konuda ne gibi tedbirler düşünüyor? Sağlık Bakanı, görevi süresince hiç tebdili kıyafetle bir hastaneyi gezdi mi? İsmi Mahfuz > Ruhumuzu ve çevremizi kirletenlere dur denmeyecek mi? Ulaştırma Bakanlığı'ndan gerekli izin belgeleri olan şehirlerarası otobüslerde sık sık seyahat etmekteyim. Bu seyahatlerimde sıklıkla karşılaştığım iki durumu ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum: 1- Otobüs firmalarının çoğunda seyahat sırasında gösterilen filmler hemen hemen birbirinin aynısı ve tamamına yakını vurdulu-kırdılı. İnsan seyahat sırasında zaten yorgun-argın ve durgun oluyor. Üstüne üstlük bu şiddet ve vahşet dolu sahnelerin bol bulunduğu filmlerle insan daha da üzgün hale geliyor. Mesela, geçen gün seyahatimde Transporter (Taşıyıcı) adlı filmi belki de 10 kez izlemek zorunda bırakıldım. Aynı şekilde Marine (Denizci) adlı filmi de belki de 5 kez izlemek durumunda kaldım. Bazı filmlerde de müstehcen sahnelere çokça rastlanıyor. Bu tür rahatsızlık veren ve ruhumuzu kirleten filmlere dur diyecek makam yok mu? 2- Otobüs firmalarının muavinleri, seyahat sırasında torbalara biriktirdikleri atıkları-çöpleri gelişigüzel yol kenarına, orman içlerine, tarla ortasına doğru atabilmektedir. Örneğin, Muğla/Bodrum'a çalışan birçok otobüs firması Bodrum'a girerken atıklarını Milas'dan sonra Mumcular mevkiine bırakabilmektedir. Ulaştırma Bakanlığından bu iki hususta gerekli tedbirleri almasını beklemekteyiz. Bekir Tekiner - AFYONKARAHİSAR > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00