Bazı TV kanalları aile yapımızın temellerine dinamit koyuyor

A -
A +

Aile yapımızın temelleri sarsılıyor. Boşanmalar artıyor. Aile içi huzursuzluklar o kadar arttı ki, eşler arasındaki geçimsizlikler o kadar yaygınlaştı ki, hastanelerde aile terapi poliklinikleri açılmaya başlandı. Zaten birkaç yıldır aile danışmanlık servisleri harıl harıl çalışıyor ve para kazanıyordu. Şimdi konu hastanelerde aile terapi polikliniklerinde ele alınmaya başlandı. Bu husustaki ihtiyaç o kadar artmış ki, geçen gün gittiğim özel bir hastanede bir duyuru vardı. Boy boy broşür ve afiş bastırmışlar ve duvarlara asmışlar; "Eşinizle anlaşamıyor musunuz? Çocuklarınızla aranızda problem mi var? Aile terapi polikliniğimize başvurun" şeklinde ilan vermişlerdi. Evet, acı bir gerçek ki, aile yapımızın temelleri sarsılıyor. Aile yapımız eskisi kadar sağlam değil. Konuyla ilgili araştırma yapan Uzman Psikolog ve Aile Terapistlerinin açıklamalarına göre, "aile yapımızın çöküşüne sebep olan en büyük unsur ahlâk dışı yayın yapan bazı TV kanallarıdır. Milletimizi manevi değerlerden koparan bu TV kanalları, ekranlarından sundukları sahte hayatlara, çarpık ilişkilere başta gençler olmak üzere, aile fertlerinin özenmesini sağlamaktadır. Faydasız onlarca konuyu, zararlı binlerce hususu dizileştirerek, programlaştırarak bu aziz milletin fertlerinin önüne diken bazı kanallar, aile yapımızı yakıp yıkıyor. Bu tehlikeye karşı millet seyirci, RTÜK seyirci. Bu seyrin nereye kadar devam edeceği bilinmese de, bilinen bir gerçek var ki, (Türkiye İstatistik Kurumunun raporuna göre) 1993'te 27.725 olan boşanma sayısı 2003'te yaklaşık iki kat artarak 50.108'e ulaşmıştır. Üstüne üstlük 1993-2003 döneminde evlenme sayısının oranı aynı kalmış, maalesef boşanmalar yüzde 100 artmıştır. Bu tablo, milletimizin aciz ve zayıf bir ferdi olarak şahsımı düşüncelere ve endişeye sevk etmiştir. Peki, bu tablodan sorumluluğu çok açık olan, o kanalların ilgilileri utanmış mıdır, sıkılmış mıdır? Peki, onlar sorumlu da, bizim de tepki verip bu gidişata karşı "dur" dememiz noktasında sorumluluğumuz yok mu? Bu gidişata "dur" demek için demokratik yollardan tepki vermek ve yetkilileri harekete geçirmek, en azından düşünmeye sevk etmek için yazıyla, sözle uyarmak gerekmiyor mu? Bu millette çoktan beridir ezilmişlik ve sindirilmişlik var. Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra, maneviyat yönünden önem ve ağırlığı olan kişi ve gruplar susturulmadı mı? Bu tarihten sonra birilerine meydan daha geniş açılmaya başladı. Acı bir gerçek ki, bu ülkede, bir çocuk isterse 3 yaşında bale öğrenmek için kurslara gönderilebilir. Ancak, Kur'an-ı kerim öğrenmesi için bir çocuk en az 12 yaşında olmak zorundadır. İşte toplum manevi yönden bu şekilde güçsüz ve zayıf duruma itildi. Netice olarak, meydan birilerine kaldı. Duyarsız TV'ler de en uçuk kaçık tipleri ekranlara çıkarıyor ve örnek diye gösteriyor. Aile yapımızda yeri hiç olmayan hususlar dizileştirilerek gün gün, hafta hafta, ay ay bu milletin zihnini kurcalıyor ve aklını çeliyorlar. Gelinen bu noktada aile yapımızın temelleri çöküyor. Vaziyetimiz işte bu. Bize düşen, tüm toplumun ve özellikle yetkililerin dikkatini bu konuya çekmektir. > Faruk Ali Taşkıran >> Avrupalıları anlayamıyorum!.. 17 Temmuz 2009 tarihinde, gazetelerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararı okuyunca gözlerime inanamadım. Avrupa bu kadar ikiyüzlü olmak zorunda mı? Türkiye'nin aleyhinde karar vermek Avrupa için tutku haline geldi. Diyarbakır ve Muş'ta 30 terör olayının faili olarak yakalanan, 5 terörist müebbet hapse mahkum ediliyor. Onlar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorlar. AİHM de, adil yargılanmadıkları gerekçesi ile, Türkiye'yi 79 bin euro tazminata mahkum ediyor. Canlara kıyan, askerimizi şehit eden, Türkiye'yi milyarlarca dolar zarara uğratan teröristlere bunlar yetmiyormuş gibi, bir de tazminat mı ödetiyorlar? Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış. Buradan Başbakan nezdinde, devlet büyüklerimize sesleniyorum. Ülkemiz -memuru, emeklisi, öğrencisi, işçisi- krizle boğuşurken, tüyü bitmemiş yetimin, şehit anasının parasını, AİHM'nin taraflı olarak vermiş olduğu tazminat kararı için harcamayın. Teröristlere tazminat ödemeyin. Asıl tazminat ödemesi gereken teröristler ve onların silahlarını karşılayan batı menşeli mayınları tedarik eden Avrupa'dır. Türkiye'nin çektiği acının onda birini onlar çekse idi, acaba bakış açıları nasıl olurdu. * Muharrem Demirhan >> İstinye Dispanseri çürümeye terk edildi İstanbul Sarıyer'de bulunan İstinye Dispanseri, bakımsızlıktan çürümeye terk edildi... Bundan 7 sene önce tadilat yapılmak için bakıma alınan dispansere, o günden bu yana bir çivi bile çakılmadı. İstinye'de ikamet eden vatandaşlar, bu dispanserin, yanı başlarında bulunan İstinye Devlet Hastanesine ek bina olarak hizmet verebileceğini, hastane yetersiz kalınca kendilerinin Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine gönderildiklerini söyleyerek; "Keşke iki bina da tam donanımlı olsa, biz de o kadar yol gitmesek" diyorlar. Neden hiçbir çalışma yapılmadığı ile ilgili başvurumuza İstanbul Sağlık Müdürlüğü şu açıklamayı gönderdi: Ambulans ve jeneratör bu haldeyken, hastaneye ait bir de kamyonet çalınmış. Vatandaşlar hastanenin birilerine ticari amaç için verilmesinden endişe ediyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.