Belediye sözleşmelilerine verilen sözler tutulsun

A -
A +

4 Haziran 2011'de çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) ile, kamuda çalışan sözleşmelilerin 200 bine yakını kadroya geçirilmesine rağmen, KHK kapsamı dışında bırakılan Belediye ve il Özel İdarelerinde 4b Sözleşmeli Statüsünde çalışan 16 bin 500 kişinin umutlu bekleyişi sürüyor. Sözleşmeliler, Başbakan Erdoğan'dan gelecek müjdeli haberi bekliyor. Yetkililerin, "Kamuda ne kadar sözleşmeli varsa kadroya alacağız" sözleriyle umutlanan Mahalli İdarelerde çalışan sözleşmeliler, verilen sözlerin tutulmasını istiyor. 3 Kasıma kadar çok sayıda KHK çıkaran Hükümet, Mahalli İdare sözleşmelilerinin kadroya alınmasında ise sessizliğini koruyor. Konuyla ilgili bir hazırlık çalışması yapılıp yapılmadığı da bilinmiyor. Meclis'in yeni dönem çalışmalarına başlamasına rağmen, Belediye ve il Özel İdarelerinde 4b Sözleşmeli Statüsünde çalışanların kadroya alınmasıyla ilgili bir gelişme olmaması, hepimizi derinden üzmektedir. Bazı başka meslek mensuplarına kadro verilmesine rağmen, bizim için sessiz kalınması düşündürücüdür. Bu durum, yasayı bekleyen yaklaşık 16 bin 500 kişiyi tedirgin etmeye devam etmektedir. Yaşananlar, 'Yerel Yönetimlerdeki Sözleşmeli personeller gözden mi çıkartılmıştır?' Sorusunu akla getirmektedir. Belediye ve Özel İdarelerde çalışan mimar, mühendis, avukat, programcı gibi, çoğunluğu teknik personellerden oluşan yaklaşık 16.500 kişinin kulağı şimdi seçim öncesi "Meclis açıldığında yasal düzenleme yapılacak" diyen Başbakan Erdoğan'dan gecikmeli de olsa müjdeli haberi bekliyor. Belediye ve İl Özel İdarelerinde çalışan sözleşmeliler Yatırımlara karşı çıkanlar kime hizmet ediyor? Karadeniz Bölgesi'nde yapılması planlanan HES (Hidroelektrik Santral) projelerine, bazı çevreciler ve ideolojik saplantısı olan solcular karşı çıkıyorlar. Yapılan HES'leri durdurmak için, "derelerimiz kurudu, alabalıklar ölüyor, çevre perişan oldu" argümanları ile, ilgili köylüleri de kendi kervanlarına katarak, bölgeye ve ülkeye faydalı olan bu yatırımları mahkemeye götürerek, engelliyorlar. Bu güzel tabiatlı Artvin'de, çevreyi sevmeyen var mı? Çevreyi herkes sever ve çevreyi korumanın bir insanlık görevi olduğunu herkes kabul eder. Ama bazı çevreciler bir başka sever; madene karşı olur ama maden şirketi ona bir taşeronluk iş verdiğinde de karşı olmaktan vazgeçer, maden çıkmasını savunur. Bu işler işte böyle duygusal(!) işler. Tuzu kuru insanlar HES'lere, maden çıkarılmasına kesin karşı çıkarlar, barajlara kısmen karşı çıkarlar, "Üçüncü Boğaz Köprüsü"ne karşı çıkarlar, nükleer santrallere karşı çıkarlar, mayınlı arazilerin temizlenmesine karşı çıkarlar, AB'ye karşı çıkarlar, ABD'ye karşı çıkarlar vs. vs... Onlar bağımsızlıktan bahsederler. Onlar da bilir ki Türkiye enerjide dışarıya bağlıdır. Toplam enerjimizin % 70'ini dışarıdan temin ediyoruz ve yılda 40 milyar dolar para ödüyoruz. "Kendi enerjimizi kendimiz üretelim, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulalım, boşa akan derelerimizi enerjiye çevirelim" derken, sözüm ona çevreciler çevreyi bahane ederek yargıya gidip bu güzel yatırımları durdururlar. O zaman sorarlar; "Siz kime hizmet ediyorsunuz, Türkiye'nin dışarıya bağımlı kalmasını mı istiyorsunuz, Türkiye'nin bağımsızlığını mı?" Enerji ve maden kaynaklarını verimli, etkin, güvenli, zamanında ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirerek, dışa bağımlılığı azaltmayı ve ülke refahına en yüksek katkıyı sağlamayı görev edinmek, hem Enerji Bakanlığı'nın hem de bizlerin görevidir diye düşünüyorum. Umarım bazı çevreciler de bir gün bu çizgiye gelir... Yüksel Kantar Bu dolandırıcılığa son verilsin! Bundan üç ay önce, Milli Eğitim'den geldiğini söyleyen bir kişi, internetten yüz yüze eğitim verdiklerini, bu eğitim sayesinde çocukların dershanelerden kurtarıldığını, çocuklarımızın kendi gözümüzün önünde dershane hizmetinden yararlandığını, dershaneye giderken yolda zaman harcanmadığını, eğitimin 365 gün sürdüğünü ve her hafta sonu görülen derslerden sınav olacağını anlattı. Normal şartlarda özel ders almanın çok pahalı olduğu bir ortamda, bu işin toplam bedelinin 760 TL olduğunu ve bu ücretin de 12 taksitte tahsil edileceğini açıklayan o kişi, eğitimi beğenmezsek her ne kadar sözleşmede 7 gün yazsa da, 3-4 ay sonra da vazgeçebileceğimizi, daha buna benzer güzel ve akla yatan ikna yöntemleri ile internet okuluna yazılmaya beni ikna etti. O günden sonra çocuğum günlük derslere katıldı. Bu arada derslere girdiği sitede, kontör sayısını belirten rakamlar her gün azalıyordu. Ben de bu sayıları hiç dikkate almadan, "nasıl olsa biz 365 günlük anlaştık, bu kontör günübirlik giriş yapanlar için konmuş olabilir" diye düşünerek, ilgilenmedik. Bugün oğlum kontörümüzün bittiğini ve giriş yapamadığını söyledi. Ben de "A. okul" denen şirketi aradım, durumu izah ettiğim bütün yetkililer, "derse giriş yapmak istiyorsanız tekrar kontör yüklemeniz gerekmekte ve bunun için de ücret ödemeniz gerekmekte" dediler. Ben, anlaşmış olduğum ücretle, 365 gün boyunca her gün derslere katılabileceğimi, sözleşmeyi yapan şahsın belirttiğini söylesem de, firma yetkilileri ilgilenmediler. Bunun üzerine dolandırıldığımı anladım ve internete ilgili küçük bir araştırma yaptığımda, şirketle ilgili çok sayıda şikayetin olduğunu gördüm. Sözleşme yapıldığı zaman hiçbir şekilde kontörden bahsetmeyen firma yetkilisi, benim gibi çok sayıda kişiyi dolandırmıştır. Cebrail Tümer > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.