Beştepe otobüsleri artırılamaz mı?

A -
A +

EGO Genel Müdürlüğü'ne; İki konuyu ilgi ve dikkatlerinize sunmak istedim. Bu konulardan birincisi, EGO'nun kırmızı otobüslerinin Beştepe hattında çok az ve seyrek sefer yaptığıdır. Kızılay'da Beştepe otobüsünü bekleyip de ayakları şişen ve toz, is, egzoz gazı yutan onlarca vatandaş, gelen otobüslerin üzerindeki yazıya dikkatle bakıp, Beştepe yazısını görmek istemekte. Ancak, onlarca sefer Örnek, Oran, Öveçler, Keçiören, Aktepe vs. yazılarını gördükten sonra, 1 saatlik bekleme sonunda, 1 defa Beştepe yazısını okuyup sevincinden havalara uçmakta. Çünkü, beklenen otobüs nihayet gelmiştir. Vatandaşta bir sevinç bir sevinç ki sormayın gitsin. İnşaallah, bu yazı sayesinde Beştepe Hattında otobüs sayısı ve sefer sayısı artırılır... Yukarıda belirttiğim husus öneri idi. Bu ise, bir şikayettir. 17.03.2008 günü epey bekledikten sonra, saat 16.20 sıralarında Beştepe Otobüsü geldi. Otobüse bindikten ve onca yorgunluktan sonra, ikinci çileyi 06 LPR 69 plakalı otobüsün şoförü çektirdi. Otobüsü öyle hızlı sürüyordu ki, virajlarda savrulmamak için arka sıralarda oturan biz yolcular, birbirimize sarılıyorduk. Birkaç kişi rahatsızlığını belli etti. Fakat kimse şoförle muhatap olmayı denemedi. Ben de aynı şekilde şoförle muhatap olmadım. Çünkü şoförün yüz hatları oldukça gergindi. Başımı belaya sokmak istemedim. Ancak, şunun altını çizerek size sesleniyorum, o araçta hamile bayan da olabilirdi. Hızla yol alan ve virajlarda hızla savrulan otobüste bir hamile bayanı tahayyül edemiyorum. Biz Allah'a çok şükür sağ-salim otobüsten indik. Bizden sonraki bu şansta olmayabilir. Lütfen bu şoförü uyarın... Not: İkinci konuyla bağlantılı bir sorum olacak. EGO Şoförlerinin gerginliklerini giderecek ve onları dinlendirecek, rehabilite edebilecek, kamp, spor, tatil gibi uygulamalarınız var mı? Bu hususu da çok gerekli görüyorum. * Bekir Tekiner-ANKARA >> Bizim de KEY paralarımız ödensin Bizler 1988-2000 yılları arasında özel bir şirkette sigortalı işçi olarak çalıştık. Kamuoyunda KEY olarak bilinen ve daha sonra ödenmesi planlanan Konut Edindirme Yardımı kesintileri ile Nema olarak bilinen Zorunlu Tasarruf paraları bizim de maaşımızdan kesildi. Ancak işverenin; zorunlu kesintileri maaşımızdan kesmiş olup, karşılığında hak iddia etmememiz için belgeleri yok ettiğini teessürle öğrenmiş olduk. Yetkililerin sigorta bilgilerinden KEY sahiplerine ulaşacağını sevinçle öğrenmiş bulunmaktayız. Nema paralarımızı alamadık. Hiç olmazsa, kesintilerin olduğu tarihten itibaren sigorta bilgileri vasıtası ile bizim gibi hak sahiplerine ulaşılıp, KEY paralarımızın ödenmesini istiyoruz. Bu konuda yetkililerden yardım istiyoruz. * Bir grup mağdur işçi >> Tıbbi sekreterlere biraz anlayış gösterin Sağlık Bakanlığı'na; Biz, Gazi Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Sekreterlik ve Dokümantasyon öğrencileri ve mezunlarıyız. Biz tıbbi sekreterler, yardımcı sağlık hizmetlerini doldurmak için eğitim görmüş ve atamayı bekleyen gençleriz. Ama ne yazık ki artık bu imkânsız, yanlış politikaların kurbanı olduk desek yeridir. Taşeron firmalar bünyesinde çalışmak istemiyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Bizim işimizi neden bu işin eğitimini almamış herhangi bir kişi yapıyor? Neden biz bunca sene okuduk? Bizler, bu kadar körelmiş bir sistemde kaybolup gitmek istemiyroruz. Birlerinin daha fazla para kazanması için, birileri harcanıyor. Artık biz tıbbi sekreterler hak ettiğimiz yere gelmek istiyoruz, taşeron firmaların kuklası olmak istemiyoruz. İsteseydik okumazdık, temizlikçi olur, asgari ücret alır, aynı itibarı görürdük. 4 sene lise+2 yıl önlisans yapmazdık. Bunca emek bunca zaman boşa mı gidecek? Artık biz de hayata umutla bakmak istiyoruz, biz de planlar yapmak istiyoruz. Bu konuyu ne olur bizim adımıza gazetenizde dile getirirseniz seviniriz meslek hayatınızda başarılar diler saygılar sunarız * Yasin Çetin (Gazi Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Sekreterlik öğrencileri ve mezunları adına) >> Demokrasiye ve millete ne zararlar verildiği görülmüyor mu? AK Parti hakkında, Sayın Başsavcı tarafından kapatma davasının açılması, adı geçen partiye vurulan bir darbe olduğu gibi, aynı zamanda demokrasiye vurulan bir darbedir de. Nasıl mı? İster beğenelim, ister beğenmeyelim, 2007 yılındaki seçimlerde halkın yüzde 47 oranında teveccühünü kazanan ve iktidarda olan bu parti, beş yıldır iktidardadır. Yine ister takdir edelim, ister etmeyelim, beş yıldır ekonomik ve sosyal alanda yüzlerce icraat gerçekleştirilmiştir. Ülkede ekonomik ve sosyal istikrarın sürekliliğini daim kılma noktasında göze çarpan çaba ve çalışmalar yanında, daha çok yeni bir tarihte, Kuzey Irak'ta geniş çaplı ve ses getiren bir harekat gerçekleştirilmiştir. Bu durumda, kendi programı doğrultusunda ve bir kısmı da halkın beklentileri paralelinde belirli hedefleri gerçekleştiren ve belli hedefleri de gerçekleştirmekte olan bu partiye kapatma davası ile bir darbe vurulmasından en çok kim zarar görmüş oluyor? Hiç düşündük mü? İşin en önemli boyutu budur. Lütfen, aklıselimle bunu düşünelim. Demokrasilerde partiler bir araçtır. Öyleyse, parti kapatmakla, demokrasinin bir aracını ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Demokrasi zarar gördü ama, kapatılan o partinin yerine yeni bir parti kurulmasıyla bu zarar telafi edilebilir. Ancak, asıl zarar görenin demokrasinin gerçekleşmesi yönünde ortaya çıkan engellerle birlikte ekonomik ve sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesinin sekteye, uğraması dolayısıyla millet olduğu unutulmamalıdır. Öyleyse, bu darbe AK Parti'ye mi, demokrasiye mi, yoksa millete mi, diye düşünmek gerekir. * Ali Tekin Erdem

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.