Tarih 24 Haziran 2002... İstanbul'da özel bir şirket tarafından, Mayıs ayında düzenlenen zeka yarışmasının ödül töreni. Her kesimden insanlar var; rektörler, siyasi parti temsilcileri bazı TV mensupları... Herkes bu ödülün kimin olduğunu merak ediyor. Birinci olan kişi anons ediliyor. Biz basın mensupları merak içindeyiz. Açıklanan kişi 2002 zeka birincisi "Celal Çetin" diye anons ediliyor. Ödül almak için platforma davet ediliyor, bu gençten konuşma yapması isteniyor. İşte bu gencin konuşması ve Türkiye'nin durumu... Ödül yerine bomba gibi düşen bir konuşma. Aynen aktarıyorum; "Ben Gazinatepliyim ve ben ne yazık ki bir sokak çocuğuyum. Şimdi burdaki insanlara sormak istiyorum; ben bu ödülü almasaydım beni tanıyabilecek miydiniz? Bu ödül için geldim ve ben bu gibi olayları 1992'de yaşadım. STS sınavında ödül aldım. Şimdi sormak istiyorum, benim 4 arkadaşım şu anda kayıp, nerede olduklarını ben de bilmiyorum. Acaba kimlerin kurbanları oldular? Bana çok kişi yardım etmek istedi. Kimisi yaptığı yardımlar ile beni sırtımdan vurdu, kimisi de depremzede, bana o halleriyle bile bir tas çorbasını ikram edecek kadar da cesurdular. Şimdi sizler burda, belki çok güzel konumlardasınız ama bendeki başarı belki sizde yok. Ben bu ödülün bir kısmı ile annemin tedavisi, diğeri ile kendi tedavimi yaptıracağım, kalan kısmını da depremzedelere bağışlayacağım. Burda Kocaeli'ndekı o güzel insanlara teşekkür ediyorum, beni duymaları ne kadar zor olsa da... Onların sayesinde burdayım. Ben de bir yuvam olsun, istedim, kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalıştım. Öncelikle okumak istedim, ama sağlığım bu sorunlara engel oldu. Artık okumak da istemiyorum. Burda bana verdiğiniz bu belge veya bu ödülün hiçbir açıdan değeri yok, siz evinize, biz de sokaklara döneceğiz, mutlu olunuz hatta burdan çıkarken bile gülünüz. Bizim paylaştığımız bir ekmeği, kaçınız bölüşebiliyorsunuz, sorarım size?" Bu genç, gözyaşları, hatta o kadar stresle konuşuyordu ki burnu bile salondaki herkesin gözünün önünde kanamaya başladı. Salonda bulunan herkes buz kesildi, gözyaşları boşaldı... Celal Çetin salonu süratli bir şekilde terk ediyor, arkasından giden basın mensuplarına kendisini dışarda bekleyen sokak çocuklarını göstererek, "işte ben bunların umuduydum, bana birşey sormayın" deyip, uzaklaşıyor... Salondaki herkes gözyaşları içinde "bu çocuğu tanıyan, adresini bilen yok mu" diye birbirlerine soruyordu. Ama Celal Çetin tekrar sokaklara dönüyordu. Salonda bir gerçek de ortaya çıkıyordu: Türkiye gerçeği... > İsmi mahfuz Vergi iadelerimizi kim verecek? Bizler işçi emeklileriyiz. 1., 2., 3. ay vergi iadelerimiz hâlâ verilmedi. Ziraat Bankası'nın Arifiye Şubesi kapanınca, işlemlerimiz PTT'ye devredildi. Bir kısmı ödendi. Biz 45 kişinin parası ise bir türlü verilmedi. Oraya gide-gele bir hal olduk, netice yok. Yok mu bizim bu problemimizle ilgilenecek bir yetkili? > Musa Sırma - ADAPAZARI Merkezî ezan da ne demek? Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Türkiye'de yeni bir sistem, eski köye yeni âdetler getirilmek istenmektedir. Merkezî ezan ve vaaz sistemi... Ezanın bütün camilerde, usulüne uygun olarak okunmasından kimler rahatsızlık duyuyor? Usulüne uygun okumayan, birbirine karıştıran görevlilerinizi eğitmek sizin göreviniz. Bu işi yapmak, ezanı asli şekliyle okutmak varken, "merkezî ezan" gibi alışkın olmadığımız bir usul de neyin nesi... Ezan hem dini bir vecibemiz, hem de kültürümüzdür. Biz bunu her camimizden, bizzat görevlilerin okumasıyla duymak isteriz. Bu tesirli ses yüzünden İslamiyeti seçenlerin sayısı az değil. Her camide bir imam, bir de müezzin kadrosu var. Bunların bizzat okuyacakları ezanlarla semalar yankılanmakta, edecekleri vaazlarla gönüller nurlanmaktadır. Bu işin adabına uymayanlar varsa, onları düzeltmek de sizin işiniz. Getirmeyi düşündüğünüz yeni sistemle "acaba ezanlar susturulmak mı isteniyor" diye düşünmüyor değiliz... Belki daha da ileri gidip, Ankara'daki vericilerinizle, ezan okumayı, vaaz vermeyi ve namaz kıldırmayı kendiniz düşünüyor olabilirsiniz. Belki birileri daha da ileri giderek, "evdeki TV'ler yoluyla namaz kıldırılsın, camiye gidilmesi" diye de teklif getirme cür'etinde bulunabilir. Bu kararlarda, ezan okumada asli yoldan sapmış görevlilerin de vebali vardır; ama bari siz yapmayın. Dinimize, ezanımıza, ibadet şeklimize dokunmayın... > Bayır Köylüleri adına Muhtar Celal Bulut - Fethiye / MUĞLA