Bir de tapu memurlarının sıkıntılarını dinleyin

A -
A +

Tapu dairelerinde yapılan operasyonlar, rüşvet iddiaları basında yer aldı. Hatta bazı tapu dairelerinde nerdeyse bütün çalışanların göz altına alındığı, işleri yürütmek için başka kurumlardan eleman getirildiği yazıldı... Suçsuz olanlar, aklananlar da karalandı. Hepsine topluca suçlu muamelesi yapıldı. İşin doğrusunu, içinde bulundukları şartları bir de onlardan dinlemek gerekmez mi? "Tapu memuru, arşivlerde bir masa büyüklüğündeki yılların biriktirdiği tozlarla mikrop yuvası haline gelmiş Tapu Kütüklerini günde defalarca kaldırıp tekrar yerine koymakta ve bunu yaparken mikroplu tozları yutmakta. Çok geniş alanlarda çalışması gerekirken, daracık alanlarda sağlıksız ortamlarda çalışmakta, her türlü bulaşıcı hastalığa direkt maruz kalmakta. Tapulardan hemen her kurum çeşitli işlemler talep etmekte. Tapulara sarfiyat malzemesi (kalem, kağıt, kartuş, zımba, zımba teli, delgeç, hesap makinesi, ataç vb.) neredeyse hiç gönderilmemekte. Oysa bir tapu memuru, günlük olarak zaten bir kalem veya bir top kağıdı rahatlıkla harcamakta. Tapu memurları hemen her gün geç saatlere kadar çalışmalarına rağmen, almaları gereken ücretin dörtte birini alıyor; normalin dörtte biri kadroyla çalışmaları nedeniyle, yapılması gereken işleri hiç bitmiyor, bu sebeple mecburen hafta sonlarında da çalışıyorlar. Yapılan işlemler, çalışma şartları, maruz kalınan tehlikeler, alınan ücret incelenmeden; Tapu memurlarına her şey söylendi. Tam ve detaylı olarak araştırılsaydı, Tapu memurlarının acınacak bir durumda, tam fedakârlıkla, hiç kimsenin almak istemeyeceği risk ve sorumlulukla ve yokluk içinde çalıştıkları anlaşılırdı. Tapu memuru, maaşının dışında, saati kuruşla sınırlandırılmış mesai ücreti dışında, yemek ücreti servis vb. gibi herhangi bir ödenek almamakta. Tüm kurumlarda personele ödenen döner sermayenin ve harcın tamamını bırakın, yarısını dahi alamamakta. Buna karşılık kıt kanaat geçinmeye çalıştığı maaşından kırtasiye malzemesi, Tüzükte belirtildiği gibi kalem, kağıt vb. ofis malzemesi almak zorunda kalmakta." >> Yapılan her şeyi milletimiz görüyor ve anlıyor Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bunlar anayasamızda belirtilmiştir. Eğer kanunlarımızda bir değişiklik yapılması gerekiyorsa onu da Türkiye Büyük Millet Meclisi yapar. Bu yetki sadece Meclise verilmiş. Bazılarımızın hâlâ bunu kavrayamadığı, ya da kabullenemediği anlaşılıyor. Belki de birçok sıkıntımızın kaynağında bu yatıyor... Hem Avrupalıyız deniyor, hem de eşitliğe karşı çıkılıyor. Bazı yasaklamalarla bir yere varamayız. Türkiye, artık vaatlerle yönetilen bir ülke değil, her şeyi bilen anlayan bir toplum haline geldik. Türkiye'miz tamamen değişti, SSK hastaneleri neydi ne oldu? Bütün devlet hastanelerinin, üniversite hastanelerinin ve özel hastanelerin kapıları bütün insanlarımıza açıldı. Bunlar hayal bile edilemezdi. Paramızdan sıfırlar atıldı, enflasyon nereden nereye geriledi. Yollar, otobanlar, devlet binaları kısa zamanda bitirilmeye başlandı. İşsizlik kısmen azaldı, rüşvetle iş yaptırmalar %50'lerden %10'lara indi. Başka güzel düzenlemeler de yapıldı, yapılmaya çalışılıyor. Bugüne kadar tüm terör örgütleriyle bu kadar mücadele edilmemişti. Bu olumlu olaylara muhalefet edenler, iktidara geldiklerinde daha iyisini yapacaklarını anlatabilseler, daha iyi olmaz mıydı? En kolay yol olan eleştiri ve hata aramak yolunu seçtikleri için halk bunları bilmiyor mu? Her yapılan işe muhalefet etmek doğru mu? * Duran Özdemir >> Şehitliklerin suları kesilmesin Bakırköy Belediyesinin Bakırköylü Kartı (BAKKART) olan vatandaşlara yönelik ücretsiz düzenlediği "Çanakkale Şehitlerini Anmaya Gidiyoruz" programına geçtiğimiz hafta sonu katıldım. Çanakkale'nin bugün Türkiye'nin kuruluşunda ne kadar önemli olduğunu insan bu tür gezilerde yaşayarak daha iyi anlıyor. Bugün kendi topraklarımız üzerinde yaşıyorsak, orada şehit, gazi olan dedelerimize bunu borçlu olduğumuzu görüyoruz. Dolayısıyla Çanakkale Şehitlikleri'niel üstünde tutmamız gerekiyor. Fakat bu ziyaret sırasında çok üzüldüğüm bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Abide'nin bulunduğu alandaki tuvaletlerde su akmadığı için maalesef pislik içerisinde. Buraya yerli turistlerin yanı sıra yurt dışından da turistler geliyor. Sayın Çevre ve Orman Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu'na köşeniz aracılığıyla seslenmek istiyorum: Sayın Bakanım; İSKİ Genel Müdürlüğü'nüzden itibaren, gerek DSİ Genel Müdürlüğü ve Çevre ve Orman Bakanlığınız sırasında barajlarda su miktarının artması için gösterdiğiniz çabalarınızı takdirle karşılıyorum. Ama bildiğim kadarıyla Milli Parklar içindeki tuvalet türü bölümlere size bağlı birimler bakıyormuş. Lütfen burada bulunan yetkililerinize talimat verin de Türkiye'ye su üreten bir Bakan'a bağlı bir birimde susuzluktan tuvaletlerin içler acısı hali ortadan kalksın. * Yalçın Çetin >> Lütfen bu trafik işini çözün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na; Önceki cumartesi günü Aksaray'da belediye otobüsüne bindim, Beylikdüzü'nde bulunan evime gitmek üzere yola koyulduk. Cumartesi günü, biraz da erken saat, kısa sürede giderim, trafiğe fazla takılmam diye düşündüm. 3 saatte anca evime varabildim. Bir gün önce eşim aynı istikametten ancak 3.5 saatte gelebilmişti. Ama cuma gününün yoğunluğuna yormuştuk. Meğerse cumartesi günü de farklı değilmiş... Tıklım tıklım dolu bir belediye otobüsünde 3-3.5 saat boyunca hareketsiz durmanın ne demek olduğunu bilirsiniz. Yanyol bazen tıkanıyor, taksiler de giriyor, hareket etmek mümkün olmuyor. Lütfen bu güzergâhı bir daha ele alın. Bize daha fazla sıkıntı çektirmeyin... Bir vatandaş-İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.