Hatırlar mısınız, dünyanın bütün çiçeklerini yetiştiren öğretmenlerimiz vardı. Adımızdan önce gelirdi adları. Ellerinde şekillenirdi bir nesil, bir gelecek. Nasıl da sevgi doluydu bakışları...Büyüdü şimdi tohumlarını özenle serptiği çiçekleri. Ve öğretmen olmak istedi bazıları onlar gibi. Peki olabildi mi? OKS, SBS, ÖSS derken sınavları bol ülkemde, kimse bütün bunları geçmiş insanların KPSS'de neler yaşadığını sorgulamıyor. KPSS'den yüksek puan alsa bile düşük kontenjanlarla hâlâ atama bekleyen 200 bin öğretmen adayının ne halde olduğunu düşünmüyor -ki gelecek değil miydi bizim ellerimizde şekillenecek olan?- Bu olmadan, olamadan dört duvar arasına hapsolan genç beyinler kimin umurunda? Bugün hâlâ televizyonlarda öğretmen atamaları "müjde" diye verilirken, bu müjdenin öğretmen açığını kapatmada devede kulak bile olmadığını ve geride 200 bin işsiz insanın beklediğini kim biliyor? Kim farkında bugün öğretmenliğin "kadrolu", "sözleşmeli", "ücretli" ayrımında kan ağladığını! Hiçbir fark yok denilerek bakanlık tarafından atanan, ancak henüz altyapısı oluşturulmamış bir sistemin sıkıntılarını yaşayan, hiçbir fark yoksa hâlâ niye bu ikiliğin olduğunu anlamayan, kabullenemeyen genç öğretmenlerin psikolojisi kimin umurunda? Bugün yeterli sayıda atama yapılmazken mevcut açığın "ücretli öğretmenlik" adı altında, yarım yatan sigortayla, düşük ücretlerle yeni mezun öğretmenlerin çalıştırılmasıyla, onlar da olmasa yüksekokul mezunları ya da emekli öğretmenlerle aynı şekilde açığın kapatılmak istenmesiyle kim ilgileniyor? İlköğretimde ders saati en fazla olan, halen binlerce açığının olduğu bilinen -eski ve yeni- mezunlarıyla atama bekleyen Türkçe öğretmenlerine kim sahip çıkıyor? Ben iş istemiyorum, kadro dilenmiyorum. Sadece mevcut olan açığın mevsimlik işçi gibi ücretli öğretmenlerle değil, hakkımız olan kadronun verilerek kapatılmasını istiyorum. Ve aynı maaşı alıyorsak, kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler arasında hiçbir fark yok deniliyorsa, sözleşmeli öğretmenlerin de kadroya geçirilerek, bu ikiliğin ortadan kaldırılmasını istiyorum. Eğitim Fakültelerinden hepimiz "öğretmen" unvanıyla mezun oluyorsak, buna yama gibi eklenen "ücretli" ve "sözleşmeli" sıfatlarını istemiyorum! Ben yüzlerini güneşe çeviren öğrenciler yetiştirmek istiyorum. 200 bin insanı aileleriyle birlikte etkileyen atama(ma) konusunun aydınlatılmasını, insanların bu mağduriyet karşısında bilinçlendirilmesini istiyorum. H.U. >> Lütfen bu çığlığımıza duyarsız kalmayın! Ben bir Türkçe öğretmeniyim. Tahmin edebileceğiniz gibi, işsiz bir Türkçe öğretmeni. Ve maalesef artık bu durumdan utanmaya başladım. Meslek sorusuna verdiğim "öğretmen" cevabının ardından, "nerde görev yapıyorsunuz?" sorusuna cevap verememekten çok utanıyorum. Sanmayın ki öğretmenim diye kenara çekilip devletin beni göreve başlatmasını bekliyorum. KPSS'ye girdim. Hem de ÖSS'ye çalıştığımdan çok daha fazla çalışarak. Öyle sorularla karşılaştım ki, acaba yanlış sınava mı girdim diye düşündüm. Bu duruma da alıştıktan sonra, Sayın Bakanımız Hüseyin Çelik kontenjanları açıkladı. Anadilimizin öğretildiği, dilimizin yozlaşmasının önüne geçebilmenin yollarının arandığı, haftada 5 saatlik Türkçe dersi öğretmenlerine sadece 437 kontenjan ayrılmıştı. Haftada 1 saat dersi olanlar bizim 2-3 katımız sayıda atanacakken, bize sadece 437 sayısı layık görülmüştü. Bizim elimizden şu saatten sonra, duyarlı kişilere sesimizi duyurmaya çalışmaktan başka bir şey gelmiyor. Lütfen bu sessiz çığlığımıza duyarsız kalmayın. Yoksa biz bu uçurumda kaybolup gideceğiz. G.K. >> Trafik kurallarına uymayanlara en sert cezalar verilmeli Alkollü sürücülere yönelik sık ve ciddi tedbirler alınmalı. Başta tren makinistleri olmak üzere, uçak kaptan pilotları, gemi kaptanları, TIR ve otobüs sürücüleri kalkış ve varışlarında alkol kontrollerinden geçmelidirler. Başta ambulans sürücüleri olmak üzere, bütün özel araç sürücüleri, okul taşıt sürücülerinin de sıkı bir alkol testinden geçmeleri, ülkemizde bir nebze de olsa can ve mal kaybını azaltır diye düşünüyorum. Onca insan ölmesin, onca ocaklar sönmesin, yuvalar dağılmasın, çoluk çocuklar ortada kalmasın... Burası Türkiye, yolu yetersiz, aracı çok... Trafik Polisimiz ve Trafik Askerlerimizin sayıları arttırılmalıdır. Bu görevin harfiyyen yerine getirilmesi için, bütün kanun ve yönetmelikler harfiyyen uygulanmalı, kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Bundan böyle, kurallara uymayanlar hakkında ciddi yasal işlem yapılmalı, ağır para cezası, hapis cezası ve araçlara el koyma cezaları uygulanmalıdır. Aksi takdirde daha çok canlar yanar...Sürücülerin hataları olduğunda, bunların tekrar bir eğitimden geçirilmesi gerekir. Kazalara sebebiyet vererek hem kendilerinin, hem de başkalarının canlarını yakanlara müsamaha gösterilmemelidir... Necip Yozgatlı