Hükümet, kamuya ait hastaneleri ortak kullanıma açarak büyük bir probleme parmak bastı. Bu işi kararlılıkla götüren Sağlık Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nı Kutlamak lazım. Ne varki sıkıntılar bitmedi ve anlaşıldığı kadarıyla kısa zamanda biteceğe de benzemiyor. Zihniyet değişikliği olmadan, sadece protokollerle bu karmaşık problem çözülemiyor... Bekir Eren'in SSK tecrübesini, ilgili bakanların okuyup gerekli tedbirleri almaları ümidiyle buraya alıyorum: "Yaklaşık 13 yıl Emekli Sandığı, 9 yıl da SSK'ya tabi olarak çalışıp emekli olmuş bir SSK emeklisiyim. Çalıştığım dönemlerde maddi imkanlarım müsait olduğu için SSK'dan sağlık sigotası kapsamında hemen hemen hiçbir hizmet veya destek almadım. Emeklilik dönemimde uykuda aşırı horlama dolayısıyla dakikada 35 defa nefesimin kesildiği doktorlar tarafından belirtildiğinden tedavisi için CPAP cihazını kullanmam gerektiği anlaşıldı ve bu cihazı SSK'dan almaya karar verdim. İlk defa deneme cesaretini gösterdiğim SSK maceramı "ilgililer" için "yararlı" olacağı düşüncesi ile aşağıda kısaca anlatacağım: 2002 yılı Kasım ayında özel sağlık kuruluşları raporunu SSK'nın kabul ettiğini duyduğumdan, tanıdığım bir doktor arkadaşın test laboratuvarında bir gece kalarak ve ücretini ödeyerek Polisomnografi raporu aldım. Bu raporun geçerli olmadığını öğrenince, SSK İstanbul Eğitim Hastanesi (SSK Samatya Hastanesi) doktorlarından birine muayene olarak yine Kasım ayı içerisinde bir tam gün uğraşarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Uyku Bozuklukları Birimine sevk yaptırdım. 2003 yılı 30 Nisan gününe randevu alabildim. Her defasında 200 milyon ücret alındı Randevu tarihi gelince orada bir gece kaldım. Bu birim döner sermayeli bir kuruluş olduğundan, sevk evrakında hiçbir ücret ödememem gerektiği belirtildiği halde, 200 milyon liralık ücreti ödedim. Aldığım, aynı sonucu gösteren raporu SSK Hastanesine geri götürdüm. Bu rapor yeterli değildi. SSK doktorlarının raporu ile aynı merkezde bir de cihaz takılı olarak teste tabi tutulacaktım. Tekrar bir gün uğraşarak 6 Mayıs 2003 tarihinde yeni bir sevk aldım ve 8 Mayıs'ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Uyku Bozuklukları Biriminde tekrar bir gece daha kalıp; 200 milyon TL ödeyerek cihazlı olarak bir rapor daha aldım. Bu raporu da SSK Hastanesine götürdüm. Artık bu işin bittiğini düşünüyordum. Fakat yanılmışım. SSK Bakırköy Osmanbey Polikliniklerine doktoruma gittiğimde burada da heyete girerek bir heyet raporu almam gerektiğini öğrendim. Neyse bir hafta daha uğraşarak bu heyet raporunu da aldım. 15 Mayıs tarihinde elime tutuşturulan küçük bir kağıtla, 1-1.5 ay sonra raporumun neticesini SSK Samatya Hastanesi, Malzeme Servisi'nden takip etmem isteniyordu. İki ay sonra uzun uğraşmalar sonucu ilgili hastanenin malzeme servisindeki Mehmet Beyle görüşerek raporumun neticesini sorabildim. Mehmet Bey'in izahı yürek paralayıcı idi. Diyordu ki; SSK Bakırköy Müdürlüğü'ne gidip "müstahaklık yazısı" alacaksınız; ondan sonra bu rapor işleme girecek. Peki bu durum bana iki ay önce söylenemez miydi dediğimde bana verilebilecek tatmin edici bir cevap yoktu. Hemen oradan aldığım bir evrakı Bakırköy'e götürerek üzerine "müstahaktır" kaşesini vurdurup, imzalatıp, geri götürüp Mehmet Bey'e teslim ettim. Artık bitmişti. Verilecek cevabı bekliyordum. Bir kerre daha şoke oldum. Bunca uğraşma sonucu alınan dört adet rapor yeterli değildi. SSK'nın Ankara'daki bilmem ne hastanesinde bir danışmanı varmış; onun da konuyu inceleyip 'olur' vermesi gerekiyormuş (!) Oraya soracaklarmış. İşin bu safhası ne kadar sürer diye sorduğumda, birkaç hafta sonra ararsınız dediler. Aylarca aradım, muhatap bulamadım Aylardır defalarca Malzeme Servisi'ni telefonla arıyorum. Çoğu zaman kimseye ulaşamadan telefon kesiliyor. En son ulaştığım bir kişi bahsettiğim Mehmet Bey'in ayrıldığını; şimdi bu konuya başka bir Mehmet Bey'in baktığını ifade edince; ısrarıma dayanamıyarak dosyaya baktı ve 22 Eylü'de konunun Ankara'ya sorulduğunu; bir cevap gelmediğini söyledi. Ben de artık aramaktan vazgeçtim. Uykuda bir dakikada 35 defa nefes kesilmesinin ölüme sebebiyet verebileceğini doktorlar söylüyorlar. Ben ise yaklaşık 1.5 senedir tedavi için gerekli cihazı almaya çalışıyorum. Bu konuyu, sadece alacağım -alabilirsem- cihaz için dile getiriyor değilim. Zaten bu cihazın bedeli kadar bir parayı da harcamış durumdayım. Ama, bu konuyu bir defa da basında dile getirerek "ilgililer"in dikkatini çekmenin bir vatandaşlık görevi olduğuna inanıyorum. Hükümet doğru olan adımı attı, bir protokol yürürlüğe konuldu. Fakat bu "ortak kullanım"dan yararlanmak için bir Sağlık Ocağına bile gitmeye korkuyorum. Korkuyorum ki, yine muayeneyi şurada olacaksınız; ilacı buradan alacaksınız; onay için şuraya gideceksiniz denilecek ve "sütçü beygiri" gibi ortada dolaşırken ülkemizin geleceği ile ilgili beslediğimiz iyi duygular ve hayallerimiz yıkılacak. Sözün kısası, masabaşı protokolleriyle problemi çözdüğünü zanneden siyasiler ve her türlü iyi projeyi, paslı dişlileri arasında ezip berbat eden hantal bürokrasi devam ettikçe bu milletin daha çekeceği epey çile var anlaşılan."